27 Ara 2021

Her şey bir mesele olmaktan çıkıp başka bir mesele olmaya doğru yol aldıkça
o, bu ve şu hiçbir zaman ayrı ayrı var olamadığında
ben ve yaptıklarım hep bir şey gibi ama hiçbir şey gibiyken
Bir zamanlar konulan bir isim on yıl sonra başka bir nefesi bulduğunda
sadece izlerim
izlemeyi öğrenmişimdir çünkü
görürüm ve bilirim..
Düşüm Taşımdır sadece
Boşuna Düş bunlar
ve koyun mu Taş mı bunlar?


https://vimeo.com/660248786
 




20 Ara 2021

Öyle soğuk gibi, 
neler yaparmışız da aslında yaptırmazlar gibi
zamanında toplanmayan zeytinlerin kendini zamansız yere bırakışı gibi
ne olursa olsun her zaman yemek yemek zorunda oluşumuz gibi
aslında neler yazarmışım söylermişim de eller varmıyor gibi
yine bir dönem kapanıyor bir dönem açılıyor gibi

14 Ara 2021

Hiçbir şeyin kaydını tutamıyormuş gibi
Tutsam nefesimi duracak anlar gibi
Bir torba yoğurdun torbanın kıvrımlarından ayrılamayışı gibi
Bir salıya bir Radiohead şarkısı düşüşü gibi
Hep tekrar edersem hep gelir gibi
ama bir an unutursam sobanın sönüşü gibi
Neşemin tatile çıkışı gibi
Üstümüze örtülen kış gibi 


5 Ara 2021


Güneş de tutuldu, biz lahmacun yedik.
Şiirimsiler Oylm'a  Taş gibiler AA'ya gönderildi.
Sabahın beşinde bir konser  uyuklayarak izlendi

AA : can yuvacan...DÜŞ-TAŞ olayı harika… taşı düşle parçalamak ve binayı “mümkünsüz” kılmak. 
dedi.
Aynı şeyi mi demek istedim diye düşündüm. İçimdeki ses kesin sen daha azını düşünmüşsündür dedi.

Oylm: Çok heyecanlı :) Umarım bir işe yararım. dedi.

Heyecanlandık hep beraber, bir dalga oldu evrende özgürce salınan. Nereye gidecek önemli değil. Dalgalanmak önemliydi.

Böylece kış geldi, bir kazak baştan başa başlandı. Bir şarkı söylendi falan.

Rüyalar yine inişli çıkışlı.

20 Kas 2021

yapmakla olmak arasında sallanan o salıncak mide bulandırıyor.
Midem bulanıyor kendi yapmalarımdan yapamadıklarımdan olmalarımdan ve olamadıklarımdan
bir düğüm olsaydı tam ortada duasını herkesin bildiği okuyup üflediği
üfleseydik hep beraber o düğüme doğum günümüz gibi kuvvetle
kendini her yeniden doğuruş  bu yırtılırcasına kopuş bir gerçekten diğerine
yazsam da yazmasam da olmuyor
𝐁𝐞𝐜𝐨𝐦𝐢𝐧𝐠 𝐈𝐬 𝐈𝐧𝐯𝐨𝐥𝐮𝐭𝐢𝐧𝐠, 𝐍𝐞𝐢𝐭𝐡𝐞𝐫 𝐑𝐞𝐠𝐫𝐞𝐬𝐬𝐢𝐨𝐧 𝐍𝐨𝐫 𝐏𝐫𝐨𝐠𝐫𝐞𝐬𝐬𝐢𝐨𝐧
”What matters on a path, what matters on a line, is always the middle, not the beginning or the end.
We are always in the middle of a path, in the middle of something.
The boring thing about questions and answers, about interviews, about conversations, is that usually it's a matter of taking stock: the past and the present, the present and the future.
This is why it is even and always possible to say of an author that his first work already contains the whole, or on the contrary that he is ceaselessly renewing himself, transforming himself.
In every case it is the theme of the embryo which evolves, sometimes on the basis of a preformation in the seed, sometimes on the basis of successive structurations. But the embryo, evolution, are not good things.
Becoming does not happen in that way. In becoming there is no past nor future-not even present, there is no history.
In becoming it is, rather, a matter of involuting; it's neither regression nor progression.
To become is to become more and more restrained, more and more simple, more and more deserted and for that very reason populated.
This is what's difficult to explain: to what extent one should involute. It is obviously the opposite of evolution, but it is also the opposite of regression, returning to a childhood or to a primitive world.
To involute is to have an increasingly simple, economical, restrained step.
It is also true for clothes: elegance as the opposite of the overdressed where too much is put on, where something more is always added which will spoil everything.
Experimentation is involutive, the opposite of the overdose. It is also true of writing; to reach this sobriety, this simplicity which is neither the end nor the beginning of something.
To involute is to be 'between', in the middle, adjacent.”
(Deleuze & Parnet: Dialogues II, Columbia University Press, 2007, p. 28ff.)

13 Kas 2021

_→\ ' -

_ ÷- / ___

Uzun masalarda yan yana olalım diye, çiğ bulguru salçayla yoğurup pişirelim diye, tek bir topun peşinde koşarken her şeyi unutup, ipten salıncakta heyecanlanalım diye....sadece bu diye

7 Kas 2021

3 Kas 2021

"can yuvacan" diye başladı ve "sonra da hayal et, başla oyun oynamaya.." diye bitirdi mesajını A.A
Her zaman nasıl bir heyecan benim için açtığı kapılar ve nasıl korkarım hep adım atmaya.
Bu sefer oynamalı sanki!


26 Eki 2021

yvcn

,





Biliyor musun Hdr?
Henüz reşit değil ama sefaletimizden fazla sevgimiz. Birlikte yaşlanacaklarımız çoğalıyor, çiçekleniyor hep hayat.

18 Eki 2021

Yüzünüzü yüzümüze döndüğümüzde başlıyor pazarın ertesi
yastığa dönük kaygılar uykulu
üfledik içimize tek tek bir heves
Yapılması gerekenler yapılacak yine                                 

Mrv'nin yüzüstü annesinin nefesini dinleyecek hemşireler
Ve herkes içindekini saklayacak yine

17 Eki 2021

Aslında almak istemediğimiz sorumlulukların gereksiz zorunlulukları ve arkasından gelen baska sorumluluklar. Bir de kapsam dışı alttakiler üsttekiler. O kadar...

20 Eyl 2021

Bir hastane çıkışı dolunayı 

ve genç olan yeni olanın enerjisi gururu


evet dans etmek için izne ihtiyacımız yok..


19 Eyl 2021

tekrar düşünmeye şiir yazarak başladım
Placebo geldi beyaz duvara
Nerden başlasak dediler mi birileri
Bedenimle düşünmek için ne yapmalıyım?

15 Eyl 2021

Biraz dönmekteydim eve

Ev komşunun suladığı çiçekler

Bir kemik ağrısıyla gelir gibi oldu eylülll

Sen....artık sadece yüzüme bakamayan

sakın buraya bakma 

Kafamın bir odasındaki gürültü gibiymiş pişman olmayayım gayreti

gereksiz, 

Çocuklukta çok zordu sanki 

Büyümek de zor geliyor şimdi bazen 

Büyümek ambulansta doğum günü mumu üflüyor

utanan bir kakayı klozete döküyor

derin nefes alıp beslenmesine dikkat ediyor 

kendi için değil gittikçe küçülenler için

31 Ağu 2021



you must come back home

SEOTAIJI 25 TIME TRAVELER (feat. BTS)part 6 "COME BACK HOME " JK&JH Break Dance


Nefis!!!


Sen bir fidan olsan heryere seni diksem kadar nefis!!
google: signs of the zodiac and their influence on the body

dedim ki:
Sonra düşündüm aslında zihnimizi ve zihinsel faaliyetlerimizi çok önemsiyoruz, bedeni ihmal ediyoruz.
Beden zihnimizin hizmetkarı gibi!
Halbuki asıl gerçekliğimiz beden, şu an buradaki varlığımız bedenimiz. Duygularda zihinde değil bedende yaşanıyor aslında.
O yüzden hastalıkların sebepleri bedende yaşanamayan duygular.
Astroloji ve tüm evrene dair bilmeler aslında bundan bahsediyor gibi düşünüyorum. 
Batı odaklı aklı yücelten düşünce sistemi ve bu sistemin kurduğu bizim bedenimiz dışındaki yapay bedenler varlığımızın duygularını
yaşamamıza engel oluyor, kısa devre yaptırıyor. 
Saçımızı taramak bile zaman kaybı bir çok insan için. Çünkü zaman aslında zihnin kendisi ve orada beden yok.
Zamanı mekana tabi kıldığımızda işte bedenimizle varoluyor her şey.  
Saatlerce masa başında oturup yazıp çiziyoruz da evin içinde kendi kendimize öylesine sallanıp yuvarlanıp dans etmiyoruz.
Kayalarla, taşlarla, masamızla, koltuğumuzla en sevdiğimiz bardakla dans eder olduğumuzda, mekan dansla, müzikle, güzel kokularla ve güzel tadlarla dolmadıkça bitmeyecek insan türünün çilesi. 

27 Ağu 2021

Çok yollar
üç mevsim
yangınlar seller hastalıklar ölümler istenmeyen karşılaşmalar
Bol sivrisinek ısırığı bir akrep sokması şifalı olanından
Güzel yemekler, tereyağlı kahvaltılar, sojular, içmeler
Her biri farklı arkadaş hikayeleri, gülmeler teselliler, mesafeli mesafesiz boşluklar konuşulamayanlar....
Mavi dolunayda bir ağ üstünde yüzerek dertleşmeler, daha ne olsun.
Paralel evrenleri dolanıp gelip çöl sıcağında eve dönüş 
Nerde kamıştıklar..
Ev yıkandı, çilekler ağaçlar sulandı, musluk açık unutuldu depo bitirildi, tamam
Bir şiir başlamak üzere, gözümün çiçekleri dolu bir dizi Mls le başlandı, çocuklara dondurma alındı
Her şey yolunda...
Şimdi düşünmeler bol bol
Ylt dedi: Tutmazsa tutmaz tutarsa Ulysess!
Ölünce keşfedileceklerden mi olmalı düşünmelerimiz
ve "Sen ...... Sen ......Yarabbi" dedi Erdm

5 Tem 2021



The Truth Untold 
Hikayesini bilmeden duygulandığın şarkılar var
Ve en çok kendimizi sevmeliyiz diye
Ahmet Kaya çalarken BTS kazınır tenimize
Evimizin seramiği atla gelir
huzuru bir davul sesi ile gider
yine de omzumuzdan bastıran o yükü severek taşırız
gönülsüz bir amelelikle
At dutu yeseydi keşke ata bir iyilik olur muydu
günler tutulma sonrası sıcaklarla bayır aşağı
yere sağlam basmalı

30 Haz 2021

16 Haz 2021

Çünkü doğumgünleri doğduğumuz gün değildir
aslında hiç hatırlamadığımız o günün hayalini kurdurur
doğmanın acısı ve heyecanı tatlanır her iyi ki dediğimizde
ve iyi ki...buradayım böyle ve iyi ki ben ve onlar burada hep
iyi ki

15 Haz 2021






Bts kutlu doğum haftamız!! 
tam kaçırdık derken yakaladığımız ikinci online konser 
onca işimizin arasında bir yudum neşe...

7 Haz 2021







Bir e-postanın peşine düşüp olası bir ilk kitap üzerine düşünüldü
neye niyet neye kısmetti yine
kesip biçtiğim kelimelerle eğip büktüğüm şiirimsiler!  Neden olmasın dedi Oylm.
Her şey üst üste alt alta gibi duruyor zihin kıvrımlarında
düzeltmiyorum, öğrendim artık...
Zmzm'in nikah ayakkabısının altına ismim yazıldı,
Kendi kendineliğe bir anne eli değdi sonra
Çaydanlık parladı, geceleri horladı
Güneş geldi kapıya ama
önce belimiz tutuldu yaşımıza yakışır biçimde..
Ve bazı türküler artık dinlenemiyor...

2 Haz 2021

Bir ay tutulmuştu yine,
Bir kutsal yer yanmış, bir  mafya derin kuyulardan seslenmişti
bir rüyada deniz yükselmişti Zeye'nin eşyalarını sahilden sürükledi
tebdil-i mekan zamanına yorduk, sinirlenmedik
güneş tutulacaktı haberi geldi
dut yaprak yaprak çoktan meyvesini ballandırıp döktü
ben biraz kucak alıp annemden evime geldim
ne kadar görünüyorum nerede ne zaman hesabındayım biraz kaygılı
bir ders, bir seminer, bir atölyede dolanıyor düşünceler

26 May 2021

ÇEVRİMİÇİ MİMARLIK EĞİTİMİ DENEYİMİ: ZEMİNSİZ VE BEDENSİZ BİR PERFORMANS








İnsan merkezci istisnacılığın ve tür hiyerarşisinin yarattığı tahribat içinde insanı her şeyin evrensel ölçütü sayan hümanizm idealinin yıkılışı gerçekleşirken yakalandığımız pandemi ileri teknolojideki bazı gelişmelerle çarpışma etkisinde  bir karşılaşmayı zorunlu kıldı. Bir yandan ileri kapitalizme doğru koşuyorduk aynı anda iklim değişikliği ile boğuşuyorduk. Kullandığımız araçlarda her an kimliğimizi ve daha ötesinde insan olduğumuzu kanıtlamak zorunda oluşumuz zaten çok önemli bir paradigma kaymasına işaret ediyordu. İnsan olup olmadığımızı ve kim olduğumuzun gerçekliği artık algoritmalar ile kurulu bir ağ içinde yer alıyor. İnsan merkezli, insanın hükmettiği bir evren düzeni varsayımından insanın kendi gerçekliğini sorgulamak zorunda kalacağı bir düzene geçiyoruz.


Yakın gelecekte neyin biz olduğunu ve neyi bizim oluşturduğumuz sorusunun cevabını biz olmadan kurulan bir düzen içinden cevaplamak zorunda kalcağız gibi gözüküyor. Bu bir anlamda kendi düşünsel süreçlerimizle yaptığımız şeylerin ötesinde yaratıcısının insan olmadığı bir sistem varsayımı. Böyle bir sistemin varlığı dünya ile, ürettiğimiz nesnelerle ve en önemlisi birbirimizle olan karşılaşmalarımızı ve birlikteliklerimizi sorunsallaştırıyor. Yer çekimsiz, sürtünmesiz, nefeslerimizin karşılaşmadığı farklı bir gerçeklik içindeki karşılaşmalarımız ister istemez yer çekimli ve sürtünmenin var olduğu ortamlar için kurduğumuz birçok düzeni devre dışı bırakıyor. Bu anlamı ile pandemi bizi teknolojik alt yapılara erişim ile temiz hava, su gibi müştereklerimize erişimin aynı derecede önemli ve gerekli olduğu bir durumla yüzleşmek durumunda bıraktı ve insanın varlığı ile fiziksel mekanın varlığı eşzamamlı olarak sorunsallaştı.


Mimarlık içerdiği tüm süreçler ve ürettikleri ile insanın kendi varlığına, üretimlerine ve birlikteliklerine yönelen bu cevabı belirsiz soruların merkezine yerleştirilebilir. Mimarlık aracılığıyla üretilen tüm yaşam biçimleri içinde mimarlığın kendisi insana dönük cevabı belirsiz soruların hem öznesi aynı zamanda nesnesi konumunda. Kamusal alanlar üzerinde bolca fikir ve proje ürettiğimiz kentlerde ve mimarlığın en çok müdahale ettiği deney alanı evlerimizde temiz havaya erişimin bile büyük bir sorun olduğunu hep beraber deneyimledik. Tüm hayatın neredeyse durma noktasına geldiği pandeminin ilk anlarında bile inşaat sektörü durdurulamadı. Mimarlık eğitimi tam bu noktada insanın ve mimarlığın kendi varlığına yönelen tüm soruların  yine kendisine yöneltildiği kamusal ve eleştirel bir alan. Bu alan içinde her soru hem mimarlığın kendi düşünsel ve pratik alanı adına hem de insan adına sorulması gerekiyor. Pandemi koşulları ile birlikte farklı bir gerçeklik zemini ile çarpışan  mimarlık eğitimi de bu anlamda koşulların yarattığı tüm soruları yaşayarak sormaya devam ediyor.


Mimarlık eğitimini bulunduğu zamanın koşulları içinde tanımlı mesleki bir eğitim olmanın ötesine taşıyan ve pandemi benzeri birçok kriz durumunda düşünce ve bilgi  üretebilir yapan en önemli faktör yapılan düşünsel ve fiziksel tüm üretimlerin kaynağının eğitim alanı içindeki kişisel deneyim ve yaratıcılıkların karşılaşması. Bu anlamı ile bilgi öğrenci ile birlikte deneyimleyerek yaşanan yaratılan ve tekrar tekrar keşfedilen bir olgu. Başka yaşam biçimleri hayal edebilmenin ve yaratabilmenin tek koşulu bu karşılaşmalarda yaşanan öngörülemez çeşitlilik ve potansiyeller olarak gözüküyor. 


Pandemi haberleri ile birlikte okulların kapatılması kararı ilk olarak şok etkisi yaratmış olsa da durumun ciddiyeti pandeminin ilk günlerinde yeterince anlaşılamadı. Yoğun bir çalışma temposu içinde olduğumuz dönem ortasında okulların tatil edilmesi öğrencilerde kar tatili heyecanı yarattı. Sonrasında durumun belirsizliği ile heyecanın yerini kaygılı bir bekleyiş aldı. Öğrencilerimizin tüm üniversitede verilen bazı ortak derslerde kısmi olarak kullandığı ama fakülte içinde bizim daha önce hiç kullanmadığımız uzaktan eğitim sistemi çok hızlı bir şekilde devreye sokuldu ve farklı denemelerle bu sisteme bir hafta gibi bir sürede adapte olduk ve derslere başladık. 


Halihazırda iletişim araçlarımız olan mail grupları ve mesajlaşma gruplarının kullanımı ile temel iletişimimizi kolaylıkla gerçekleştirdik fakat derslerin işlenişi için gerekli altyapı her öğrenci için hemen oluşturulamadı. Fiziksel olarak yaşadığımız mesafelenme, fiziksel bir aradalığımızın ürettiği birçok dayanışma yöntemini geçersiz kıldı. İnternet bağlantı sıkıntısı, bilgisayar sıkıntısı hatta bazı bölgelerdeki öğrencilerin elektrik sıkıntısı dahi oldu.  Okulun fiziksel sınırları dışındaki bu tür eksikliklerin giderilememesi fiziksel birlikteliğimizin yokluğunun ilk hissedilişi diyebiliriz. Bir araya geldiğimiz ekranlarda birbirimize kalem uzatamamak gibi basit bir refleksten, internete erişimi sorunu nedeniyle kesintisiz konuşamamak gibi temel bir iletişim sorununa kadar farklı seviyelerde yaşanan tüm sıkıntılar okulun resmi bir kurum ve düzen kurucu olmanın ötesinde  her anlamda yaşamsal biraradalığımızın fiziksel koşullarını oluşturan kamusal bir birliktelik olduğunu tekrar hatırlattı.


Okulun uzaktan eğitim sisteminin altyapısının olanaklarının  ortak ekran üzerinden çizerek ve yazarak bazı anlatımları yapabilmek, karşılıklı dosya ve ekran paylaşımlarındaki pratik yöntemler açısından ilk başta kolaylık olarak hissedilse de sistemin öğrenciler ile yüz yüze karşılaşmayı çok mümkün kılmayan, öğrencilerin yazarak ya da söz isteyerek katılım sağlayabilecekleri arayüzü mimari proje stüdyolarında yaşanan karşılaşmaların temelini oluşturan interaktif tartışmaları çok mümkün kılmadı. Derslerin kayıtlı olması ayrıca bir gerginlik yaratırken, her öğrencinin internet erişimi stabil ve yeterli olmadığından dersleri  kayıttan asenkron tekrar izleyebilmek mevcuttaki bazı fırsat eşitsizliklerini gidermek için bir alternatif oluşturdu. Fakat öğrenci ile karşılıklı tartışmanın ve üretimin olmadığı asenkron ders anlatımı ve derslerin asenkron izlenmesi seçeneği bilginin tek taraflı aktarıldığı, söylenen sözün karşılık bulup dönüşmediği durumları yarattığı için çok tercih edilir bir durum olmadı. Özellikle uygulamalı birçok ders için bu anlamı ile senkron katılım zorunlu tutuldu.


Derslerin senkron yürütülebilmesini kolaylaştırmak ve katılımı kolaylaştırmak açısından alternatif çevrimiçi platformlar denendi. Çoklu ekranla göz temasının kurulduğu ekran paylaşımını ve ekran üzerinde çizim yapma ve not alma seçeneklerini her katılımcın daha aktif kullanabildiği programlarla okulun alt yapısı eş zamanlı olarak kullanılmaya başlandı. Sanırım teknik olarak akademisyenlerin yaşadığı en büyük sıkıntı bu farklı platformlar arasındaki uyumsuzluklar, derslerin işlenişi ve kaydı konusundaki bazı teknik  belirsizlikler oldu. Derslerin yürütücülerine karmaşık teknik bir sistemin kontrol kumandasındaki insan olarak hem dersin işleyişindeki dinamizmi yönetmek, hem teknik araçların çıkaracağı olası sorunları kontrol etmek, kayıt işleminin eş zamanlı gerçekleşmemesi durumunda bilgisayara depolanan kayıtlı dersleri tekrar ayrı bir mesai harcanarak sisteme yüklemek gibi birçok ek görev yüklendi.


Çevrimiçi platforma taşınan derslerin karşılaşmalarda yarattığı zeminsiz ortamın aynı anda bazı tahmin edilemez olumlu etkileri de oldu. Yüz yüze kamusal alanda filtrelenen bazı farklılıklarımız daha görünür ve yaşanır oldu. Bu bazı açılardan mahremiyet alanlarımızın ihlalinin rahatsızlığını yaratsa da bazı açılardan bizleri yakınlaştırdı. Birbirimizin evlerine ekranlar aracılığı ile dahil olmak bir anda bize ait olan en özel durumları da paylaşıma açtı. Öğrencilerin her birinin farklı fiziksel koşulları içinde tartışmalar ister istemez daha kişisel noktalardan ele alındı. Normalde daha yakın arkadaşlıklar içinde paylaşılan birçok durum görünür ve kabul edilir oldu. Evin mutfağından yapılan bağlantıda duvar fayansının desenini gördük. Odaların duvar rengi, arkadaki  kitaptaki kitaplar, salon perdeleri... Öğrencilerin kendilerini fiziksel olarak ayrıştıramadıkları ev yaşamları ile birlikte derse dahil olmak zorunda kaldılar. Kimi öğrenci hasat zamanı tarladan bağlandı, kimi öğrenci bakmak zorunda kaldığı yeğeni ile, kimi öğrenci babasının işyerinden, kimi öğrenci odasını paylaşmak zorunda kaldığı kardeşinin çevrimiçi dersinin sesleri  içinden derse katıldı. Daha önceki dönemlerde çalıştıkları için derslere devam edememiş birçok öğrenci işyerlerinden derslere katıldı. Pandemi hastanesinde hemşire bir öğrencimiz hemşire odasından dersleri yürüttü. Her bir farklı hayat ve deneyim ile karşılaşmak tartışmaları da üretilen içerikleri de zenginleştirdi ve bazen tahmin edilemez noktalara taşıdı. Su yalıtımının anlatıldığı bir yapı dersinde şantiyeden bağlanan bir öğrencinin birebir uygulama üzerinden sorduğu soru ile karşılaştık. Bu elbette kamusal ortamlara fiziksel olarak çıkmadan önce ne giyeceğimize karar verip, planlayıp saçımızı makyajımızı ona göre yapmaktan, giyeceğimiz renge karar vermekten ve bu şekilde kendimizi kamusal hayat içinde inşa etmekten farklı bir durum. 


Çevrimiçi sistemin kolaylaştırdığı bir başka durum proje jurileri ve sunumlar oldu. Karşılıklı ekran paylaşımı, çalışmalar üzerinde çizerek not almak, çıktı alma zorunluluğu ve buna harcanan zamanın ortadan kalkması işleyişi kolaylaştırdı. Ayrıca juri tartışmalarını çevrimiçi olarak çok daha fazla kişinin katılımına açmak, mesafe nedeni ile katılımı zor olan kişileri jürilere dahil edebilmek tartışmaların çeşitlenmesini sağladı. Öğrenciler başka dahil olmak istedikleri seminer, eğitim, kurs vs. gibi durumlara çevrimiçi katılım imkanı buldular. Özellikle bizim okulumuz gibi merkez kabul edilen kentlerin olanaklarının dışında yer alan okulların öğrencileri için bu durum farklı karşılaşmaların önünü açtı. Okulumuz öğrencileri ile oluşturduğumuz Xlab topluluğunun İstanbul Mimarlık Festivali kapsamında düzenlediği atölye buna örnek verilebilir. Bu anlamda normalde İstanbul merkezli olması düşünülen bir festivale üstelik farklı şehirlerden katılımcılar ile katılım sağlamış olduk.


Üretimlerin değerlendirilmesi noktasında mimarlık eğitiminde kısmi olarak yer alan sınav sistemi çevrimiçi sistemde büyük bir probleme dönüştü. Bu noktada çevrimiçi sınav yapmaktaki güçlükler üretim ve tartışma esaslı bir eğitimin gerekleri öne çıkarılarak giderildi. Proje dersleri gibi uygulama içerikli dersler temel üretim ve değerlendirme prensiplerini korudu. Fakat rölöve dersi gibi birebir fiziksel mekanın zorunlu olduğu bazı dersler uygulama ve değerlendirme kısmında sıkıntı yaşadı.


Bahar döneminin ortasına denk gelen pandeminin ilk zamanlarında proje derslerinin alışılagelen gerekliliği proje alanı ziyaretleri gerçekleştirilmiş ve gerekli saha araştırmaları yapılmıştı. Stüdyo içinde birçok paylaşımla gelişen arkadaşlıklar kurulmuştu. Bu noktada bu durumların eksikliği çok yaşanmadı. Sonraki dönemlerde bu soruna alternatif bir çözüm olarak yürütücüsü olduğum proje derslerinde arazi seçimini öğrencilerin bulundukları yerlerde kendileri ile birlikte belirlemeyi bir çözüm olarak denedik. Bu bağlamda geçtiğimiz güz dönemi proje konusu olarak belirlediğim Kampüs Nerede? sorusu, içinde bulunduğumuz durumu da sorgulayacak biçimde farklı illerde uyduları olan ve toplamda bir ağ olarak birbirine bağlı olduğunu varsaydığımız akademik eğitim mekanlarını tasarlamak üzerine kurgulandı. Her öğrenci bulunduğu coğrafyanın içerdiği yerel bilgileri de dahil ederek ileri teknolojinin yeni imkanları ile hem  yurtiçi hem yurtdışı bağlantıları ve etkileşimleri de içeren toplamda bir ağın kendi coğrafyasındaki uydu mekanlarını tasarladı. Gitmediğimiz birçok farklı coğrafyayı birlikte zihinsel olarak deneyimledik, öğrenciler bulundukları coğrafyalara farklı bir içerik ile yeniden baktılar ve çevrimiçi eğitim olanakları ile farklılaşan eğitim sistemi üzerine fikirler ürettiler.


Derslerin çevrimiçi yürütülmesi özellikle farklı dersler arasındaki ölü ve verimsiz zamanları dönüştürdü. Dersler arasındaki boşluklarda kaybedilen zamanlar hem öğrenciler için hem de bizim için ev içindeki günlük hayat içinde eridi. Sabah hazırlanıp okula gidiş yolunda harcanan zaman, tam olarak edilemeyen kahvaltı, ders aralarında kalan boşlukta dışarıda yemek zorunluluğu ev içindeki gündelik hayatımızın ritmine daha çok odaklandığımız durumlara dönüştü. Bu tür durumlar diğer her şeyden arta kalan zamanı geçirdiğimiz bir konteyner konumuna indirgediğimiz ama aslında mimarlığın içerdiği temel meselelerden biri olan evlerimizi zamansal ve mekansal olarak kendi ritminde yeniden keşfetmemizi sağladı. Bu birçok açıdan konforlu durumlar yaratsa da henüz ailelerinden bağımsızlaşmamış ve kendi yaşam kurgusunu kendi iradesi ile keşfetmemiş olan öğrenciler için zamanın organizasyonunda bazı dağılmalara neden oldu. Okul sistemi içindeki üretim programımızı oluşturan gün ve saat üzerinden ilerleyen program öğrenciler için ana omurga olmaktan çıktı. 


Pandemi koşulları içerdiği belirsizliklerle devam ettikçe sabah derslerine uyanamamak, içinde bulunulan fiziksel koşulların kişisel bahanelere dönüşmesi, sabahlanan bir gecenin ertesi günü derse ders saatinden on dakika öncesinde uyanarak yataktan ekran kapalı katılmak gibi esnek durumlar oluşmaya başladı. Bu durumlar kişisel tercih ve iradenin önemli olduğu üretim ve tartışmalarda nitelik kaybına neden oldu. Derslerin kayıtlı hale gelmesi ve tekrar izlenebilirliği de ayrıca derslerin işleyişindeki o an orada interaktif birlikteliğin değerinde bazı kayıplara neden oldu. Motivasyon kaybı ve kişisel programların oluşmaması ekran karşısında geçirilen saatlerin bedensel ve zihinsel zorlayıcılığı, fiziksel koşullarda yıkmaya çalıştığımız hiyerarşik düzeni de farklı boyutlara taşıdı. Elbette hiyerarşik düzeni kurucu en önemli faktör not değerlendirmeleri ve ders geçme sistemleri. Süreç içinde istemesek de başvurmak zorunda kalınan son motivasyon kaynağı not değerlendirmeleri oldu. Notlanan bir ödevin ertesi günü derse katılım oranının artması kaybedilen gerçeklik düzlemi içinde öğrencilerin tutundukları en gerçek durumun not olduğunu gösteriyor. Eğitim sistemimizin temelinde yatan rekabet ve eleme yöntemi ile içselleştirilmiş durumlar üniversite eğitiminde de öğreten öğrenen ikiliğini mecralar değişse bile yeniden yaratıyor.


Mimari bir üretimin hayali, temsili, anlatımı, üretimi öncelikle öğrencinin kendi kişisel gerçekliğinden ve o gerçekliğin ifadesinden başlıyor. Bu nedenle üretilenler üzerinden yapılan her tartışma ve karşılaşma kişilerin öznel durumlarını da dışa vurduğu için hem çok zorlayıcı hem de çok dönüştürücü. Öğrencilerin kendi kişiliklerini dışa vuran nitelikteki üretimleri ve bu üretimlerin paylaşımları kendilerini ifade etme araçlarını geliştirmeleri ve sosyal becerilerini geliştirmeleri açısından çok önemli. Geçirilen ortak zamanların ortak bir mekanda gerçekleşmemesi bu becerilerin gelişimi açısından nesnel bir kayıp oluştururken aynı zamanda birliktelik duygusunu yaratacak ortak anıların da kaybına neden oldu. Bu anlamda teknolojik araçlarla sınırları genişleyen ifade ve üretim araçlarının varlığı bu kolektif belleğin kaybını gidermiyor. Proje stüdyolarında birlikte sabahlayarak, malzemenin, fikirlerin ve uykusuzluğun paylaşılmasının ve o an orada gerçekleşen birçok anının yaşanmasının yarattığı birliktelik duygusu, birlikte  düşünme ve birlikte üretme araçlarının üretimi açısından da çok önemli. Bu bellek kaybının etkisini en çok üniversite hayatlarına çevrimiçi olarak başlamak zorunda kalan birinci sınıf öğrencileri yaşadı. Okulun bağlayıcı fiziksel mekanının  farklı dönem öğrencilerinin zamanla biriken deneyimi ile oluşan belleğinin sürekliliğine dahil olamadılar. Paylaştıkları herhangi fiziksel bir durum olamadığından gerekli arkadaşlıkları da oluşturamadılar. Öğrencilerin kendi fiziksel koşullarında yaşadıkları ve birbirleri ile tam olarak paylaşamadıkları her tür sıkıntı ile tek başlarına başa çıkmak zorunda kalmaları dayanışma ve birbirlerinden öğrenme konusunda bazı sıkıntılar yaşanmasına neden oldu. Oysaki birlikte düşünme ve birlikte üretme becerisi dünyanın içinde bulunduğu krizler açısından bakıldığında bu kuşak için edinilmesi gereken en önemli becerilerden birisi.


Bu noktadaki karşılıklı motivasyonumuzu oluşturmak ve içinde bulunduğumuz belirsizlikle beraber başa çıkmak için resmi paylaşımlarımız dışında günün her anı yaşadığımız farklı içerikleri paylaşabilmek için öğrenci mesajlaşma  gruplarına dahil olmak pandeminin ilk günlerinde kullandığım yöntemlerden biri oldu. Günlük hayatımızdan ve zorlu çalışma gecelerinden paylaşımlar yaptık, Spacex’in ilk insanlı uçuş denemesini birlikte yazışarak izledik. Bazen birlikte geçirdiğimiz eğlenceli anıların görsellerini paylaşarak nostalji yaptık. Xlab topluluğu ile önceki dönemlerde yüzyüze ortamda düzenlediğimiz partilere benzer bir partiyi çevrimiçi platformda yapmayı denedik ve senkron uyuşmazlığına rağmen birlikte şarkı söyledik. Bunlar dışında  oluşturulan bloglar aracılığı ile çevrimiçi hayatımızdaki anılarımızı dijital olarak kayıt altına aldık. Bütün bu denemeler ve dijital kayıtlar hem yaptığımız şeylere dışardan bakmamıza hem de yaşadığımız durumu birlikte anlamlandırmaya çalışmamıza biraz olsun katkı sağladı. 

  

Pandeminin ilerleyişinin yarattığı kaygılar ve birçok alışkanlığımızın hızla değişimi ile pandeminin ilk zamanlarında bize farklı ve heyecanlı gelen birçok durum hızla normalleşti ve sıradanlaştı. Farklı türden belirsizlikler hepimizi farklı psikolojilere soktu. Pandeminin ilk günlerinde daha sert biçinde ortaklaştığımız kaygılar birleştiriciliğini kaybetti. Ekran ile ilişkili konsantrasyon süreleri ile yüz yüze dinamik bir birliktelikteki konsantrasyon süreleri arasındaki fark ders saatlerini sorgulatmaya başladı. Ekran kapama tercihleri arttı ve yapılan tartışmaların göz teması ile bile yapılması bu anlamda zorlaştı. Pandemi ile ilişkili yaşanan hastalık ve ölüm deneyimleri daha yoğunlaştı. Çevrimiçi platformlar üzerinden birlikteliğimizi sürdürmeye çalıştığımız üçüncü dönem içindeyiz ve geldiğimiz noktada motivasyonumuzu canlı tutmak, öğrencileri üretken tutmak daha da zorlaştı. Hiçbir şeyin tam olarak eskisi gibi olmayacağının farkındayız fakat bundan sonrası için hala bir öngörümüz yok ve sadece aksaklıklarını dahi sorgulamadan eskiyi özlüyoruz. 


Okul aracılığı ile yaşanan karşılaşmaların beden bedene ve üretilen her tür nesne ile birlikte mimari proje stüdyolarının fiziksel koşullarında yaşanması ile farklı fiziksel koşullarda ortak bir ekranda yaşanması arasında gerçekten büyük bir fark var. Bu farkı olumlu ya da olumsuz olarak yaftalamadan önce nitelik olarak iyi tanımlamak gerekiyor. Teknoloji ile birlikte edindiğimiz yeni araçlar ve sınırları genişleyen yeni imkanlar ile birlikte mimarlık eğitiminin üretim mecrası da bu anlamda değişiyor. Kullanmaya başladığımız ve hızla adapte olduğumuz ileri teknoloji araçlarının deneyimlenmesi yeni kuşaklar için artık yaşamsal bir deneyim niteliğinde. Elektriğin olmadığı bir dünyayı tahayyül edemediğimiz gibi bilgisayarsız, akıllı telefonsuz internet erişimsiz bir dünyayı da artık tahayyül edemiyoruz ve bir süre sonra belki robotlarsız bir dünyayı da tahayyül edemeyeceğiz. 


Kullanmaya başladığımız birçok araç ve yöntem yüksek teknolojinin kullanıldığı birçok üretim alanında zaten kullanılıyordu ve şu an bizim tam olarak potansiyellerinin farkında olmadığımız birçok üst seviye yöntem ve araç bazı üretim alanlarında kullanılmakta. Pandemi ile birlikte daha tabana yayılı bir deneyimi birlikte yaşadık. Artık farkında olduğumuz ve deneyimlediğimiz bu yeni durumları fiziksel olarak tekrar bir araya geldiğimiz her durumda talep edeceğiz. Fiziksel birlikteliğimizin eksikliğinde elimizi kolumuzu bağlayan durumlar gibi yakın gelecekte fiziksel birlikteliklerimizde de ileri teknolojinin eksikliği sıkıntı verici olacak. Her yeni araç ve yöntemle olan karşılaşma yeni talepler doğuracak ve teknoloji bu anlamda doğal kaynaklara erişim kadar önemli hale geldi.


Kurduğumuz sistemler üzerinden yaratılan idealler, idealize durumun yaşanmadığı her ortamda bir mağduriyet yaratmakta. Birlikte bir yaşamın temel gerekliliği olarak oluşturduğumuz sistemlerin yarattığı eşitsizlikler, dışladığı, değersizleştirdiği durum ve varlıklar üzerine de düşünmek bir zorunluluk. Daha üst model bir sistem kuruluyor olsa da birçok kişi için hala teknolojik donanımlara erişim büyük bir problem. Sistemin kurulum hızını göz önüne alırsak erişime sahip olmayan ve adaptasyon sorunu yaşayan kişiler önemli bir deneyimden ve fırsattan yoksun olmuş olacak ve sistem içindeki varlıkları yok sayılacak.


Pandemi koşullarıyla tanıştığımız  çevrimiçi eğitim ve araçları bu araçları kullanım sıkıntısı yaşayan yaş olarak ileri kişilerin sahip olduğu deneyim ve bilgiyi görünmez, paylaşılamaz yaptı ve değersizleştirdi. Ekranlar karşısında kalemin değersizleşmesi gibi fiziksel mekanın varlığı, bedenimizle ile ilişkili her araç , bedensel birlikteliklerimiz de gittikçe değersizleşiyor. Herhangi bir fikir mevcut teknolojik araçlarla üretilmediğinde ve temsil edilmediğinde itibarsızlaşıyor buna karşılık mevcut araçların yetkin kullanımında ise aslında yeterince derinleşmeyen birçok fikir yüceltiliyor. Bu nedenle bizler öğrencilerin teknolojik araçları gerekli yetkinlikte kullanmasını ürettikleri içeriklerden daha fazla önemser olduk. Tarih boyunca zihin beden ikiliğinin beraberinde gelen biçim içerik çatışması farklı araçlarla tekrar üretiliyor. 


Teknolojik araçların imkanları ile birçok bilgiye erişim ve paylaşımın kolaylaşması ile bilginin üretilme mecraları içinde bizlerin insan olarak varlığımızın sınırları da belirsizleşecek gibi gözüküyor. Mimari üretiminde gittikçe ileri teknolojik araçlara terk edileceği yakın gelecekte mimarlık eğitimi içinde sorgulanan ve üretilen bilginin de ne olduğu ve ne için olduğu belirsizleşecek. İçinde bulunduğumuz bu yeni koşulların keşfetmemizi sağladığı farklı potansiyellerin mümkün kıldığı başka yaşamlar her ne kadar heyecan verici olsa da, bu durumlara eleştirel mesafemizi korumalı ve nasıl bir dünyada nasıl yaşamak istiyoruz sorularını kendimize tekrar sormalıyız. 


Bu noktada yeni bir ikilik oluşmakta, daha önce farkında olmadığımız ve deneyimledikçe farklı sınırlarımızı keşfettiğimiz ileri teknolojilerin hayatımızı ve bizi tamamen daha üst bir modele evrilteceğine olan inanç ve evrenin kaynaklarının sınırlılığı içinde tüm zayıflıklıklarımız ve ölümlülüğümüz ile yüzleşmenin verdiği kırılganlık. Ekranlar karşısında dünyanın bambaşka bir köşesindeki biriyle fikirlerimizi tartışıyoruz ve olası gelecek hayalleri kuruyoruz fakat günün sonunda ekran başında geçirilen süre sonucu gözlerimiz yaşarıyor, sırtımız ağrıyor. Teknolojik imkanların varlığı evrenin kaynakları müştereklere erişimimizin gerekliliğinden ve bedensel varlığımızın gerekliliklerinden daha az ya da daha çok değerli değil. Bu durumlar arasında tercih yapmak zorunda kalmak, karşılaştığımız yeni durumların yarattığı belirsizliklerden umutsuzluk yaratmak yerine yeni koşulların ve araçların olumlu potansiyellerini keşfedip yeni anlama biçimleri ve bilme yolları üzerinden daha olumlu olanı inşa etmenin yollarını bulmalıyız. Bunu ancak evrenin sadece bir parçası olmayı kabul edip, tüm zayıflıklarımız ve hayatının belirsizliği ile birlikte başa çıkmak için yarattığımız sistemler içinde ortak değerler ve müşterekler yaratarak yapabiliriz. Bunu eleştirel bir bakıştan ve yaratıcılıktan vazgeçmeden yapmamız gerekiyor. Her tür eğitim ortamının mecrası değişse bile genel prensiplerini böyle düzenlemezsek üretilen her tür bilginin, verinin, aracın, yapının kendimize ve evrene karşı bir silaha dönüşme potansiyeline sahip olduğunun farkında olmalıyız. 



https://bi-ozet.com/2021/05/24/arredamento-mimarlikin-mayis-haziran-sayisi-cikti/






20 May 2021

Mls dedi birisinin uktesiymişim iki yıllık.
kimmiş diye merak etmeli miyim diye sordum.
Yeni kulaklığım ile Sibel Can dinledim.
Limonu suladım.
Bir gün önce eksik tabak sayımla yeterince misafir ağırladım.
Ne kadar gerekli aslında sohbetimiz ve
yine canım Güllü teyzemin cenaze anıları nasıl da kahkahaya boğdu ortamı.
Bir insanın cenaze anıları kahkahalı çınlıyorsa evrende varlığı ne kadar neşeli kimbilir dedim.
Kimin uktesi ise adım öyle neşeli anılsın istedim.

12 May 2021

Erkn dedi:



çok zaman oldu görüşmeyeli
sanki zamanı geldi
yine içimde ne söyleyecektim? sorusu

3 May 2021


Crouching Tiger, Hidden Dragon
  is a 2000 by Ang Lee and written by Wang Hui-ling

2 May 2021

Karantina 3. Sade Yağ ve Güller ve İkizdere

https://soundcloud.com/yuvacan-atmaca/bosunaleyla_sade-yag-ve-guller-01052021

BTS Butter öncesi Sade Yağ ve Güller  ve İkizdereye Selam Olsun!







Güller açtı
Leylaklar açtı
Limon açtı, Ayva açtı
Biz kapalı
Kısık ateşte sade yağ gibi üstümüz köpük köpük süzüldük
Güller Güller Güller açtı
Biz kapalı

Mavi gibiydik, turist gibiydiler, otobüslerle geldiler
Ata bindiler, şallarla halay çektiler
Biz kapalı

Üstümüz köpük köpük süzüldük...
Yuvacan Atmaca 01.05.2021/Mardin


1 May 2021

Karantina 2. gün

Karantina 2. gün ve cumartesine denk gelse bile çalıştığımız 1 mayıs...

26 Nis 2021

Bir şeyleri kayıt altında tutmaya kendimi adayabilirim
Sonuna kadar güzel kokan bir gül gibi olabilirim
ve ilk olarak,  şartsız ve öylesine en çok kendimi sevmeye çalışabilirim.


Youn Yuh-jung arrives at the 93rd Academy Awards