Kim_lik
Yuvacan Atmaca
Mimarlıkta eleştirel düşünce/ Ders Notları Kişisel Metin
Kimlik: Toplumsal bir varlık olarak insana özgü olan belirti, nitelik ve özelliklerle, birinin belirli bir kimse olmasını sağlayan şartların bütünü. Kim olduğunu kanıtlayan belge, hüviyet. Herhangi bir nesneyi belirlemeye yarayan özelliklerin bütünü.
Toplum içinde kimlik kavramının tanımını en iyi özetleyen durumlardan birisi nüfus cüzdanlarımızdır. İlk önce iki renge ayrılırız. Mavi renkliler ve pembe renkliler. Bu renk, toplum içindeki cinsiyetimizdir.. Doğduğumuz yer, bir yerliliktir. Trabzonluluk, Egelilik, doğululuk vardır mesela. Doğduğumuz tarih, ait olduğumuz dönemi anlatır. 67 kuşağı, 70’li yıllar çocukları gibi. Ardından bekarlar, evliler, dullar; Müslümanlar, Yahudiler,Hıristiyanlar..vs. Adımız, soyadımız, doğum tarihimiz, doğduğumuz yer, medeni halimiz, dinimiz, sıra no, cilt no ve vesikalık fotoğrafımız, kim olduğumuz hakkındaki şartlar olarak kabul edilir. Bu nicel tanımlamalar ile toplum denilen kalabalık içinde bir yer ediniriz ve böylece belirleniriz. Bizim bir yerde bir isimde bir kişi olmamızı sağlarlar. Bu nicel tanımlamalar mutlaka belgelenir ve ciltlenir.
Peki, bir kişinin toplum içinde kim olduğu hangi koşulların bilinmesiyle belirlenir? Nüfus cüzdanımızda belirtilen koşullar içinde Trabzon’da doğmuş ama memur çocuğu olduğu için kendini hiçbir yere ait hissedememek_LİK yoktur, yada evlilik dışı ilişkili_LİK, mavi kağıtlı olup pembe tonlu kıyafetleri tercih etmek_LİK yoktur. Çünkü tüm bu _lik durumları da koşul olarak kabul ettiğimizde kontrolü zor bir çeşitlilikle karşı karşıya kalırız. Bu noktada kim olduğumuz ile kim_lik imiz birbirinden ayrılır. Vesikalık fotoğraf tanımındaki mimiksizlik de kim olduğumuzun kimlik olarak nasıl soyutlandığının belgelerinden biridir. Mimik bizim hakkımızda iki göz , burun, saç rengi ve türü gibi bilgiler dışında başka tür bir veri sunar. Genellenemez dolayısıyla soyutlanamaz bir bilgi. Fakat bu veri ısrarla soyutlanmak istenir, belgelenmek istenir.Nedir hüviyet tanımının bu denli niceliksel olma zorunluluğu? Toplum denilen bu kalabalıkta bizi yalnızca niceliksel özelliklerimizle görmek neyi kolaylaştırmakta? Kim olduğumuz yada daha geniş kapsamda herhangi bir durumun ne olduğu ile ilgili neden belgelere, etiketlere ihtiyacımız var?
Kimlik tanımının nicel özelliklerle ve homojen olarak tanımlanması zorunluluğunun,bir denetim ve kontrol amacı güttüğünü söylemek yanlış olmaz sanırım. İktidar sahiplerinin sorunudur tüm bu soyutlama ve belirleme isteği. Kimlik tanımlarını oluşturanlara baktığımızda farklı türde kurumsallaşmalarla karşılaşırız. Devletler,dinler,okullar…vs. İktidar sahibi, iktidar alanlarını belirlerken ilk olarak bu alanı tanımlayarak işe başlar. İktidar sahibi asla iktidar alanına girmez, bu alanın dışındadır, işaret edendir, uzaktan saptama yapandır. İçine girmediği durumun niteliksel özelliklerini asla görmez. Toplum içindeki bireyler de aynı tür nicel sınıflandırmalara tabi tutulurlar. Yapılar, bireyler, kentler vs. kurumlar ve kuruluşlar tarafından yalnızca nicel varlıkları ile tanınırlar. Tanımsız, olumsal ve niteliksel bir durum olan bireysellik, soyut kodlamalarla, kağıt üzerinde tanımlayabileceğimiz bir durum olarak ele alınır.
İktidar nesnesi olarak, sadece bireyler kimlik etiketi yapıştırılmasına tabi tutulmaz. Nicel özellikleri tanımı ile türdeşleştirmeye çalıştığımız her tür nesnel yapı da iktidar alanı içindedir. Mimarlık nesneleri de iktidarın ifadesini bulmasına aracı olan çerçeve düzenlemelerinden nasibini alır. Örneğin, iktidar sahibi olduğunu düşünen kurumlardan biri olan mimar odaları da kimlik tespiti yapamadığı yapılar hakkında kaygı duyarlar ve huzursuz olurlar. Sınıflanamayan yapılar bunalımlı olarak tariflenir ve bu bunalımlı hallerinin de tanımlanması için kaydedilmesi gerektiği düşünülür. Çünkü çevre, bir şekilde tanımlanmış nesnelerden kurgulanan bir düzendir. Bu düzen içinde tanımsızlar ya yok edilir yada bir kimlik giysisi ile örtülürler. Kafaların karışmasına izin verilmez temiz, hijyen çevreler oluşturulur.Bu bakış açısında, yapılar zamansal bir süreç içinde yaşarlılıklar olarak değil tarihsel süreçte sonlanmış, donmuş ve zamandan arındırılmış nesneler olarak ele alınırlar. Bir döneme yada bir tarza bir ideolojiye aittirler. Örneğin, modern_İZM, kelimesi tarihsel süreç içindeki bir dönemin soyutlanarak etiketlenmesinden başka nedir ki!
Bir bağlantılar bütünü olan yapılar verili kodların ürünleri değildir aslında , tarihsel olarak inşa edilirler. Sürekli inşa edilen,başka hallerde de olabilecek ve hala olmakta olan olumsal durumlardır. Bu noktada kimlik tanımları tarihsel bir saflık ve homojenlik içermez, değişik kaynaklardan beslenir, farklı hallere bürünürler. Tıpkı birey olarak öznel hallerimizin tarih içerisinde tekrar tekrar yeniden inşa edilmesi gibi. Ancak, her yapı, iktidar sahipleri tarafından, nüfus cüzdanımızdaki kimlik atfedilmiş ama kişilikleri olmayan mimiksiz fotoğraflar gibi görünür. Her farklı mimik, o ana ait en küçük bir işaret, kurulu mekanizmalar için yeni sorular, yeni cevaplar demektir. Biz her zaman bitmişlikler üzerine konuşmayı ve mutlu sonları isteriz. Bitmiş olanlarla oynar yeni kurgular oluşturur, tarih yazar, genellemeler yapar, sonuçlara varırız. Olmakta olanın, sadece olagelenin bunalımlı bulanıklı hali tedirginlik yaratır. İnşa eden, kontrol eden, denetleyen olmak hep daha net ve sorunsuzdur. İktidar olmak da bu nedenle her zaman daha cazip olsa gerek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder