28 May 2010

kent ve spekülasyon-doğa?

Spekülasyonların yoğunlaşıp kenti oluşturuyor olduğu fikri hoşuma gitti. Bunların sonucu ise kent aslındasadece bir imge. tekrar tekrar üretilen. Kentin doğadan nerde ayrıldığı konusunda zihnim aydınlandı. Doğada spekülasyon yok. yaşamsal irade var. yaşamsal irade zihnin ürettiği iradeden farklı belki. spekülasyon zihnin ürettiği bir irade beiçimi. Bu noktada kent farklı bir doğa. kentte bir doğallık aramak saçma. kendiliğindenlik değil, kentte gerçekleşen akli bir irade. Doğa farkları nitelikse burdaki doğa, doğal olan tanımı ne?
Delireus New York'un bitişine bak!!

17 May 2010

Doğa hakkında konuşmak

Doğa hakkında konuşmak , kendi kendine dokunmaktaki paradoxu içerir kanımca.
Birisi benim elime dokunduğunda, ya da ben birisine dokunduğumdaki yaşanan deneyim
ile kendi kendime dokunduğum zamam ki deneyim nitelik olarak farklıdır.
Doğa hakkında konuşamam çünkü, onu karşıma alıp ona karşı bir pozisyon oluşturamam.
Yani ben ve doğa bir uzamsal düzlemde karşılaşamayız. Deneyimsel bir alanda karşılaşabilirz ancak.

10 May 2010

Baykal-kal-kalma-kal-kalma

ve beklenen an Baykal istifa!
böyle mi olmalıydı diyor insan,
ve anlıyor insan, en gerçek olan sokak,
her yerde sokağın kuralları geçerli.
Birisi annene küfür ederse, sen de küfredersin
ya da arkanı donup gidersin, daha sonra daha
acıtıcı sözleri bulmak için zaman kazanırsın.
Birini yanlışlıkla bile çıplak görürsen, bir daha
yüzüne bakamazsın kolayca.
Ne kadar özgürüz gerçekte, şüpheli.
Biri bizi çıplak görene kadar özgürlük, irade o ana kadar.
Herşey giyindiğim giysinin şeffaflık derecesi
kadar hassas. Hayatın her alanında buna şahit
olmak hala beni şaşırtıyor. Artık şaşırmayı kesmeli...

8 May 2010

hem/hem değil ya / ya da

Herhangi bir sabitlenme (bir şeyi yapma) kendi otoritesini içerir, çünkü ne kadar oyuncu bir ruhla kurgulanırsa kurgulansın, herhangi bir tasarımı somutlaştırmak demek, bazen geçici bir süre için, bazen de görece kalıcı nitelikli olarak, başka tasarımların somutlaşma olanağının önünü kapamak demektir. Bu tür tercihlerden kaçamayız. Diyalektik "ya/ ya da" dır, "hem/hem" değil.s: 241

uzamsal ütopyalar, kapalılık meselesi...

uzamsal biçim ve zamansal süreç ütopyacılıkları,
belli toplumsal ve ahlaki hedeflere ulaşmayı sağlayacak yaratıcı uzamsal oyun fikri, uzamsal biçimlere içkin olanaklarla girişilecek açık uçlu bir deney potansiyeline dönüştürülebilir (farklı kollektif yaşam, toplumsal cinsiyet, üretim-tüketim biçimleri ) keşfine olanak tanır.
Lefebvre(1991)uzam üretimi anlayışını böyle geliştirmişti örneğin. Bu anlayışı, alternatif ve bağımsızlaştırıcı stratejileri keşfetmenin ayrıcalıklı bir aracı olarak görmüştü. Fakat Lefebvre, geleneksel uzamsal biçim ütopyacılığına, tam da içe kapalı otoriterlikleri yüzünden, kararlılıkla karşı çıkar. Kartezyen anlayışı; mutlak uzam anlayışlarından türeyen siyasal mutlakiyeti; rasyonel, bürokratik, teknokratik ve kapitalist uzam tanımlarının dünya üzerinde yarattığı baskıları çok sert bir dille eleştirir. Onun açısından uzamın üretimi, sonsuza dek açık bırakılması gereken bir olasılıktır. Bunun etkisi ise, ne yazık ki, herhangi bir alternatifin gerçek mekanını tanımsız kılan bir düş kırıklığıdır. ..Temeldeki sorunla yüzleşmekten kaçınır. O da şudur: bir uzamı somutluğa kavuşturmak demek, geçici bir süre dahi olsa, otoriter bir edim olan kapanmayı göze almak demektir. Her ne kadar kapanmanın zorunlu sonucu olarak hayal kırıklığı yaşanacaksa da, gerçekleşmiş tüm ütopyaların tarihi, kapanmanın temel ve kaçınılmaz bir mesele olduğunu gösterir.
Dolayısıyla eğer alternatifler gerçek kılınacaksa, kapanma sorunundan( ve bunun varsaydı otoriteden)sürekli kaçmak mümkün değildir. Tersi, karşılık bulmamış özlem ve arzunun mücadeleci romantikliğinde sonsuza dek sürüklenmek olur.(s: 225)