30 Haz 2012


Evet bu bir güven sorunu.
Tesadüfler ve hikayeler arasında.
O oyunu oynamaya isteksizlik
icteki o tatlı sıkıntı.
herşeyi silen unutturan, zamanı durduran yine
nasıl da özlenmis aslında...
Nasıl da tesadüflerimiz hikayeleşmeyi arzular yeniden.

Ama o tesadüfler elleri büyük bir adamın telefonunu bekler şimdi
o tesadüfler el ele Ahmet Hamdi'nin Kalamıştaki mezarını ziyaret etmiştir bir vakit
çiçek koparmıştır o mezardan, camının önündeki saksıya ekmiştir o çiçeği
ne olmuştur o çiçeğe sonra hatırlamaz bile
ne zaman vazgeçmiştir hikayeler tesadüflerden
oysaki herşey öyle masum ve gerçektir ki kendi hikayesinde
ama artık güvenmez hikayelere de tasadüflere de kimse...


Sabahattin Ali Balıkesirde okumuş, demek ondan o adamalar romanında Havranlı.
Ben Havranı yeni ögrenmişken ve orda bir binanın içine bir eşek koymuşken ve tesadüfen o kitabı aynı anda okumuş iken,
sonra A_sn' ya bahsetmişken oda bir gece bilgisayarının basında birşeyler okurken bu yazıya denk gelmiş ise
bu nedir?
Tesadüfleri hikayeleştirmeli mi yeniden yoksa öylece bırakmalı mı?
işte buna karar veremiyorum...

29 Haz 2012


kg dedi: O salıncağı çok iyi hatırlıyorum..hatta gülmek gelmişti içimden memnuniyetimden fikrin ama yanlış anlarsın diye çok sıkmıştım kendimi...
B-)

....ve tabii ki var..mutlaka kırmışımdır... ve bu yeisler içine sokmuştur beni... 
ama hep senin varlığına güvenmişimdir..


birinin varlığına güvenmek ne ağır dedim içimden..



28 Haz 2012

galiba korktu! oysaki fatedness vardı...


fate, destiny  yazgı, kader demek
yazgılanmışlık
gibi birşey anlıyorum
fate yazgı ise fated yazgılı
ness da isim yapıyor.. dedi mrt_E

27 Haz 2012

hrk_a  onayladı onu:

doğru söze ne denir.. :)
bu hayatta hikayesine sahip çıkan, kıymet veren, elinde olarak/olmayarak hikayede özne olan adam az!
adam haklı beyler :)

26 Haz 2012

dedim: venus yaptı yapacagını giderayak.
anladım ki gecmis coktan.


 kg: çok hassasiyetle yıkanmışsın bir kere venüs ne yapsın,jüpiter ne yapsın
medeniyet agacı ve ibrahim....

25 Haz 2012

hiçbirşey birşey değil aslında biz tanımlamadıkça
tanımlamak herşeyi nasılda söküyor bütünden.



Bülent Somay
Lacan bir zamanlar ‘Kadın (diye bir şey) yokur,’ demişti. O zamanlar kendisini yaylım ateşine tutan bir takım feministlerin sandıklarının aksine, kadınların varolmadığını, ya da varsalar bile önemsenmemeleri gerektiğini söylemek istemiyordu kuşkusuz. Onun kastettiği ‘kadın’ kategorisinin erkekler tarafından yaratılmış bir belirleme olduğu, bu haliyle de ‘kadın’ı belirlemenin (ve böylece de sınırlamanın) gene erkeklerin tekeline bırakıldığı, dolayısıyla bunun kabullenilmemesi gerektiğiydi. Kadınlar tabii ki vardır, ama tek ve genel bir şemsiye altına sığdırılamazlar, belirlenemezler ve temel özelliği ‘kadın-olmamak’ olan erkekler tarafından çizilmiş sınırlar içine hapsedilemezler. 


ref: http://www.altust.org/2012/06/sol-diye-bir-sey-yoktur/
A. sn dedi: sen asla aristokrat olamazsın! dedi

eller yalan söylemezmiş, bir de gözler.

uzattım elimi açuçlarım yere bakmakta idi.

dedi: almayı değil, vermeyi biliyorsun sen!

düşünmedim içimden hiçbir şey..
       

24 Haz 2012

kafayı karıstıracak ne var,
çamaşırlar asıldı ne de olsa,
sabah uyanıldı,
bir tanemli günlere mi geri dönüldü diye düşünmek saçma,
hem çok iyi hem çok kötüyüz aynı anda.
bunu anlamlandırmak çok saçma!

18 Haz 2012

Al mendilim sakla, benden yadigar
Bir ucuna işle beni, çiz beni
Ve bir kalp oy, paramparça oklanmış
Üstüne de kondur beni, kaz beni

Gel hakkını helal eyle, pembelim
Gökyüzüne açık her iki elim
Benden sana emanettir mendilim
Çevresine vefa diye diz beni

Al mendilim katmer katmer, iz benden
Elindeyse soğu benden, bez benden
Mümkün mü ki ayrıl benden, tez benden
Mendilime destan diye yaz beni

Gel hakkını helal eyle, pembelim
Gökyüzüne açık her iki elim
Benden sana emanettir mendilim
Çevresine vefa diye diz beni.




dedim ben


kg dedi


çoooook eski lerden jüpiter bile yoktu da wonder-mürenler zamanıydı.


Joy Inside My Tears
https://www.youtube.com/watch?v=Alk3iF9Nto4&feature=player_embedded

17 Haz 2012

bir önceden aklımda kalanlar:

sıkıntılarımız ve arayışlarımız aynı dosya kağıdında..
ve değişen tek şey eşyanın ismi!
aslında biz değişmiyormuşuz
pek inanmadım ama dinledim..
kudret helvası nedir onu da bilemedim
ama onu da dinledim
ben neler dedim, şarkı söyledim...
zeki dedi al mendilim, al mı dedi yoksa al mı? bilemedim
ama dinledim...ama al dedi sanırım çünkü sakla dedi yadigar
ve şimdi boş şişeler ve kediler
çevresine vefa diye dizdim
üç hayvan kaldı aklımda neşeli tavşan, gitmesini bilen aslan ve dost at...
üstüne düşünmedim, çünkü yeni ben de düşünmek yasak!
ve bu yeni ben...iyi ki!

16 Haz 2012


ileriki yıllarda bir baskası içinde aynı olacak, 
tam bugün itibari ile
o bebeğe de nice yıllar denecek
balkonuna böyle kağıttan süsler asacak, arkadaşlarını çağıracak kimbilir?
o süsler ki, ne yeni yıllar ne yeni yaşlar gördüler
şehir şehir dolaştılar kutlamaları, ne dedikodular duydular
kaç farklı rüzgarda böyle sallandılar kim bilir?
bu rüzgar şimdi güzel serin
sol tarafta, tam sırtta, taşınmış ağır naylon torbaların ağrısı
altta tam o kağıda çizdiğimiz sallanan sandalye
ve yeni dünya da bizi izler,
o da hep yeni...
ve hep yeni olmak için, eskisekte yenilenmek için
iyi ki!!

13 Haz 2012


tasarım bir self-organized criticality ,kendini örgütleme eşiği yağısıdır diye düşünmekteyim..
yağısı değil yağısı
yağısı değil yapısı yahu
tuhaf bir şekilde zihni eylem bir konuda kendini örgütler bir eşiğe ulaştığında bütünselliğini yapısını çökerttiğinde ilan eder.
o ana dek uğraştığı konunun bir parçasıdır.
kumtepeleri
gibi
tasarımda tutunduğu problematiği kendi zihni evrenine çekip onu yeniden programlamaya doğru gitmektir.bu faaliyet zihnin kendi araçlarından gelen içsel enerjisini bir problemin şekli haline getirmesine yani s.o.c ye dek sürer..
B-)
 UV ..? radyo programı ile mi uğraşmaktasın? :)
of derin oldu bu
su an ugrastıgım meseleyi sizle paylasabilsem keske
bu bilgisayar kullanarak da bu isin icinde olmak bende degisik bir hal aldı
yani ama genel olarak hep zevk aldıgım ve benden cıkan bise var gibi onunda temeli bi tur matemnatikle ugrasmak
BİRAZ SANA BİRAZ KENDİME KONUŞUYORUM ASLINDA :-/

 BÜYÜK YANILSAMAMIZ HERŞEYİN HEP KURMA-OLMA YÖNÜNDE İLERLEDİĞİNİ SANMAMIZ..OYSA HEM OLMA HEM ÇÖZÜNME AYNI ANDA OLUYOR..BUNA ENÇOK KUANTUM HATTA STRİNG TEORİ YAKLAŞABİLDİ.
--bide bu ego meselesini deneyimliyorum burda biras
evet kurma ve bozma aynı anda
tezimde de yazdıgım gibi:)
 iki ayrı megafola irtibatsız konuşuyoruz gibi oldu..çok hoş :D

matematik başka birşey sanırım..o konu uzun olur girmeyelim :)

  olan biten şeylerin zihnimizde yaratılan gölgesidir
 evet ..matematik seyirci olmamızı zevkli kıldı..ama onu yani seyirci ve dışarıdan olmayıda bizlere kazıdı
 ben ce ole hukmedici degil
tanımlayıcı
ama gusel bi tanım
olüm gibi

 evet güneşe fısıldadım o gün sana sürpriz yapacak..artık yaşımız bir ay günü içinde tanımlanamıyor olması şerefine
güneş yıllarına geçtiniz ve bir lap top kazandınız tebrikler B-)

 ben de ..tamam.. B-) bu ikon mr.vernel ..bu internet alemini yumuşatan bir kahraman benim için
 me:  memnun oldum mr vernel buda mss. marla :P
bıy bıy

10 Haz 2012

sazlıklardan havlanan bir ördek gibi idim...ben



Kendimizi sevmeye baslamanın huysuzlukları
incelmis zevklerimizi tasımanın ve paylasmanın zorluğu ile
sazlıklarla sallandı anason ve çiftleşti ördekler
kaşla göz arasında

Biz üflemedik o rüzgarı gölden aslında
içimize de çekmedik.
Kararsız hamak sallanmadı ama bir gelin ve bir damat "miş"gibi yaptı rüzgara
ve "bir yerliler" o çimenlikte piknik yaptı biz ensevdiğimiz üç hayvanı konuştuk.

Seviyorduk kendimizi baya...sonra tereyağı yedik, kahve içtik, sifonu çektik
ve  hesabı doğru ödedik Bağdat'a varmadan
ama
plastik sandalyede de oturmadık değil!
oturduk bir de çekirdek çitledik gecede
simsiyah olmuş üç ağacın karşısında
bir emeklinin manzaralı ve insanlı resimleri duvardaydı.

crn'e, evrn'e ve dnz'e tesekkürlerle le le le...

7 Haz 2012

Hz. İbrahim bana mı geliyor du? dedim
güldü kızlar!
Urfa da mıyız neyiz? peygamberler...

6 Haz 2012

tj dedi:
degil bakima ihtiyaci var, zaten denerken evcilik oynar gibiydim


dedim:

bayıldım valla en sevdigimden!

venüs geldi dedim kendime, gitti bile
süpürmüştür belki bizleri sizleri
küf kokulu nemli o ama beyaz hala
havada sıcak ve yağmurlu
herşey lulu lulu...
zamanın tozu var bugun bende demişim yanlışlıkla,
venüse el salladım ve de,
hello venüs...