Balıktı yeni ay
Yağmurla yollara düşen turunçlar gibi ıslak ve parlaktık
İçimiz mutlu süt
Ölü hayvanların koparılmış ölü başları arasında dolanan fareydi heyecanımız
O başları derilerinden ayıran bıçak zihnimiz keskinliğine acırken
Anlamazdı kendi tadını kebap
Hep beraber ölüme acır ama yaşamla tatlanmazdık
Ölümünü bilen yaşam gibi yaşamalarımız ölmüştü
Unuttuk yine dizi izlemek için ve sesli yemek yemek için....
Tüketmek Zorunda Olduğum Enerji Fazlalığı İşlemek İstediğim Günahlar Kısaca deryada deryalıklar!
28 Şub 2020
19 Şub 2020
Nesnelerin üretip “konuştuğu” bir dile benzeyen bu az çok tutarlı anlamlar sistemi incelemesi
her zaman işlevsel betimlemenin ötesinde Yer alan ve bu “konuşan” sistemden daha kesin bir
yapıya sahip olan teknoloji adlı farklı bir yapısal düzlemin varlığını zorunlu kalmaktadır.
Oysa bu teknolojik düzlemin bir soyutlamadan ibaret olduğu söylenebilir, zira günlük yaşamda
bizler nesnelerin teknolojik teknolojik özelliklerini önemsemeyiz. Oysa bu soyutlama
kendisinden kaçmanın olanaksız olduğu temel bir gerçekliktir; çünkü çevremizde
gerçekleştirilen radikal dönüşümler bu soyutlamanın bir sonucudur...Nesnenin en somut yanının
bu soyutluk olduğu söylenebilir; çünkü teknolojik süreç demek nesnel yapısal gelişim
demektir.
Kesinliği tartışılamayacak bir şey varsa o da teknolojik açıdan nesne düzeyinde görülen gelişmelere çok ”önem” verilmesine karşın; sosyolojik ya da psikolojik açıdan gereksinimler ve kullanım alanlarında nesne düzeyinde görülen gelişmelerin hiç “önemsenmemesidir”. Nesne konusunda bize hiç durmadan çekilen psikolojik ve sosyolojik söylevin bireysel ve kolektif söylevle hiç bir ilişkisi olmadığı gibi teknolojik bir “dil” kullanan bu söylevin her zaman tutarlı bir görünüm söylediği söylenebilir. Üretim ve tüketim yoluyla sahiplenilen ve kişiselleştirilen nesnelerin başına gelenleri ancak bu dil ve bu tutarlı teknik modelden yola çıkarak anlayabiliriz.(Jean Baudrillard Nesneler Sistemi s.10-11) her zaman işlevsel betimlemenin ötesinde Yer alan ve bu “konuşan” sistemden daha kesin bir
yapıya sahip olan teknoloji adlı farklı bir yapısal düzlemin varlığını zorunlu kalmaktadır.
Oysa bu teknolojik düzlemin bir soyutlamadan ibaret olduğu söylenebilir, zira günlük yaşamda
bizler nesnelerin teknolojik teknolojik özelliklerini önemsemeyiz. Oysa bu soyutlama
kendisinden kaçmanın olanaksız olduğu temel bir gerçekliktir; çünkü çevremizde
gerçekleştirilen radikal dönüşümler bu soyutlamanın bir sonucudur...Nesnenin en somut yanının
bu soyutluk olduğu söylenebilir; çünkü teknolojik süreç demek nesnel yapısal gelişim
demektir.
Motor örneği üzerine:
Teknolojiyse yalnızca işlevsel karşıtlıkların daha büyük boyutlu yapılar içinde diyalektik
çözüme kavuşturulduğu bir nesneler tarihinden söz etmektedir. Bir sistemden, daha kusursuz
bir diğerine geçiş; önceden yapılandırılmış bir sistem içindeki bütün yer değiştirmeler;
işlevler konusunda gerçekleştirilen her sentez ortaya bir anlamın çıkmasına ve bu anlamın
da kendisini üreten bireylerden bağımsız nesnel bir ölçüt oluşturmasına yol açmaktadır ki,
böyle bir işi ancak bir DİL üstlenebilir.
Dilbilimsel terimlerden esinlenerek - gerçek nesnelerden farklı olan- bu yalın teknik unsur
lar techneme’ler olarak adlandırılabilir ve teknolojik gelişme bu unsurlar arasında oynanan
bir oyun olarak nitelendirilebilir.
Teknik nesneler ve anlamları arasındaki ilişkiyi analiz edebilir miyiz¿
Bu techneme’lerin daha karmaşık teknik nesneler olarak somut bir şekilde bir araya
getirilmelerini; yalın teknolojik yapılar içinde - gerçek nesnelerden farklı- boyun eğdikleri
sözdizim kurallarını ve dolayısıyla bu nesneler ve yapılar arasındaki karlılıkla anlam
ilişkilerini inceleyen yapısal bir teknolojiden söz edilebilir.
Oysa böyle bir bilim dalı ancak laboratuvar araştırmaları ve üst düzey teknik bilgi
gerektiren aeronotik,astronomik,deniz araçları,büyük yük kamyonları,karmaşık makineler,
vb. Kısıtlı alanlarda belli bir kesinliğe sahip olabilir.
(Jean Baudrillard Nesneler Sistemi
Technéme'ler üstüne oturan bir betimleme ve bunlar arasında kurulacak anlam ilişkileriyle gerçek nesneler dünyasının açıklanabileceği gibi bir umuda kapılmamalıyız; zira bu ancak düşsel bir açıklama olabilir. Technéme’leri astronomideki yıldızlar gibi görebilir, yani Platon’un ifadesiyle: ‘gerçek astronomlara benzemek ve ruhumuzun zekaca gelişmiş yanlarından yararlanmak istiyorsak; gökyüzünde neler olup bittiğine hiç bakmadan onlardan geometrik biçimler olarak yararlanabilirz’(Devlet,1,VII). Böylece bir düşünce, anında nesneleri kapsayan psikolojik ve sosyolojik bir gerçekliğe toslamaktadır. Hem de öylesine toslamaktadır ki, nesnelerin somut bir şekilde algılanma sürecinin ötesine geçen tutarlı bir teknolojik sistemde sürekli değişiklikler ve aksaklıklara yol açmaktadır.....Bizi de zaten bu aksaklıklar ve rasyonel nesnelerle irrasyonel gereksinimlerin nasıl olup da karşı karşıya geldikleri ve bu çelişkinin nasıl olup da kendisini açıklamaya çalışan bir anlam üretim sistemine yol açtığı ilgilendirmektedir;yoksa yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen teknolojik modellerin elinden kaaçıp kurtulmaya çalışan somut nesne değil.
(Jean Baudrillard Nesneler Sistemi s.13)
16 Şub 2020
Bir K'yı özlediğimi kendime itiraf ederken bir başka K ile
yapılan kısacık hasret giderme diye düşündüm.
K dedi yine: Amaaann bırak bunları...
Ancak eski bir dostla
kıtalar arası yapılan sanal bir görüşme ile
yine içimdeki kız çocuğunu yeniden sevebilirim dedim içimden.
13 Şub 2020
Karlar hep beyaz DÜŞer
MIŞ gibi olmaz hiç
Zaman yumuşar toprak sertleşir
Bir avuç bulgurun varlığı çok uzak kuşlara seslenebilir
12 Şub 2020
Tas ve buz gibi
AMA kanatlari vardım.
Sahne gibi olsa orası
gösterişsem ben her gün
Gözlüklü ve pullu
Neden olamıyordu ne eylersek güzel eylemek
Konforsuz diye büyümüş beynimiz
Bir şarkıyla nerelere gider de
BİR şarkı bile söyleyemezmiş
Ve karlar beyaz yağarlar hep neyseki
Bu sefer Hatice’nin rüyasına girmişim. Dedi ki yolculuktu yemekli sevdicekli ve ne çok oldu görüşmeyeli
8 Şub 2020
Ömer Naci Soykan, mimarlık ve felsefe ilişkisini biçim kavram bağlamında, “mimarlığa felsefi bir yaklaşım biçimin kavramsallaştırılması; mimarlığın felsefeye bakışını kavramın biçimselleştirilmesi” olarak tanımlar [2]
[2] Ömer Naci Soykan, Mimarlık – Felsefe İlişkisinin Biçim-Kavram Ekseninde Temellendirilmesi, Mimarlık ve Felsefe, YEM Yayınları, Ocak 2002
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)