28 Ara 2010

Hiçbir canlı beden matematiksel an olarak uzamda varolmaz ve hiçbir algı zamandaki matematiksel bir anda vuku bulmaz. Ancak virtüel eylemin ve algının, tepkilerini geciktiren ve aralarındaki mesafeyi algılayan bireyleşmiş bedenlere ihtiyacı olduğu gösterilmiştir.

Algı bir bedenin şeyler üzerindeki olası eylemlerini ve tersini belirtir. Algının temelde sinir sistemindeki daha üst düzey bir karmaşıklık derecesine bağlı olarak, eylem gücü büyüdükçe algıya açık olan alan da büyür. Bellek benzer bir virttüellikte işler; virtüel bir durumdan başlayarak, edimsel bir algıda maddeleşmeye doğru adım adım ilerler. Saf bellek sadece bu virtüel durumda ortaya çıkabilir ve varolabilir.

Bergson saf bellek ve eylem düzlemi arasında "binlerce farklı bilinç düzlemi" olduğunu varsayar.( Matter anda Memory, s:241 0 371) Bu düzlemler, basitçe birbiri üzerine konuş hazır şeyler değil, sadece virtüel anlamda varolan, yaşanmış bir deneyim bütününün farklı tekrarlarıdır. aktaran: Cogito sayı 50, bahar 2007 Bellek: öncesiz, sonrasız, Virtüelin Gerçekliği: Bergson ve Deleuze, Keith Ansell Pearson, çev: Şeyda Öztürk-Nusret Polat s: 101
" Maddi evrenin bütün nesnelerini birleştiren sıkı dayanışma, karşılıklı etki ve tepkilerinin daimiliği, onlara atfettiğimiz belirgin sınırlara sahip olmadıklarını kanıtlamak için yeterlidir"
Matter and Memory cev: N.M.Paul& W. Scott Palmer. New York: Zone Books,1991, O 344 S:209

Sonuç kaçınılmaz: "Homojen uzam ve homojen zaman ne şeylerin özelliği, ne de bilgi yetimizin temel koşullarıdır. Onlar bedenin, eylemlerine bir dayanak noktası temin etmek ve bu noktada gerçek değişimler yapabilmek için gerçeğin hareket halindeki sürekliliğine yönelik katılaştırma ve bölme çalışmasını ifade ederler." MM 0345, s: 211
Nietzsche bellek ile acıyı ilişkilendirir.

"Kim insan denilen hayvan için bir belek yaratır? Bu biraz körelmiş, biraz da abuk sabuk, bir anlık anlama yetisinde, bu etli kemikli unutkanlıkta, orada kalması için nasıl iz bırakır? Bellekte kalan şeyi yakmalı: Ancak acı veren kalır bellekte - işte budur, yeryüzündeki en eski ( ne yazık ki, aynı zamanda en uzun süren) psikolojinin temel tezi... kansız, işkencesiz, kurbansız yapamaz."

kaynak: Friedrich Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü, s: 59-60 çev: Ahmet İnam, Yorum yayınları, istanbul, 2001
"Kendinizi Tanrı'yla bir tutmadıkça Tanrı'yı anlayamazsınız: çünkü benzer yalnızca benzeri tarafından kavranabilir. Kendinizi bedenden özgürce koparmak yoluyla, ölçülemez bir büyüklüğe erişin; kendinizi zamanın üstüne çıkarın, sonsuzluk olun; o zaman Tanrıyı anlarsınız. Sizin için hiçbirşeyin imkansız olmadığına inanın, ölümsüz olduğunuzu ve herşeyi, bütün sanatları, bütün bilimleri, her canlı varlığınddoğasını anlayabileceğinizi düşünün.En yüksekten daha yükseğe çıkın; en dipteki derinlikten daha derine inin. Her yerde, karada, denizde, gökte olduğunuzu, henüz doğmamış olduğunuzu, ana karnında, genç yaşlı, ölü, ölüm ötesinde olduğunuzu hayal ederek, yaratılmış her şeyin, ateşin ve suyun, kurunun ve ıslaklığın duyarlılığına girin. Her şeyi, zamanları, yerleri, maddeleri, nitelikleri düşüncenizde aynı zamanda kucaklarsanız, Tanrıyı anlayabilirsiniz.
Yates, 1991, s:32 alıntının kaynağı: Corpus Hermeticum
aktaran: cogito sayı 50 s:39, Giordo Bruno: Paris'e ilk geliş/Frances A. Yates ceviren: Mehmet H. Doğan
E.Loftus :" belleğe iki tür bilgi girer. Biri olgunun algılanması, öteki olgudan sonraki veriler. Zaman içinde bu iki tür bilgi iç içe geçerek tek bir anıya dönüşür, yani kaynağını yitirir. Bir anının kaynağını yitirmemizden ötürü başkasının anılarını sahiplenmemiz, asla olmamış şeyleri yaşanmış varsaymamız, hayal edilenleri gerçekle karıştırmamız olası görünüyor."

J.Robinson "geçmiş hareket halindeki bir hedeftir. Kimi zaman şansımız yaver gider ve hedefi vururuz,çoğu zamansa ıskalarız, ama vurduğumuz yanılsamasına kapılırız"

Ulric Neisser, sadece küçük anı parçalarının bellekte saklı olduğunu öne sürmüş. Bu parçalar geçmişi yeniden kurmak için bir temel oluşturur. Bir paleontolog gibi bizde "birkaç kemik yongasından, bir dinozoru hatırlarız". Geçmişte başımdan geçen herşeyin benim denetimim dışında şekillendiğini, belleğin kimi deneyimleri tutup kimi deneyimleri savarak ve duyum, duygu ve anlam içeriğine göre düzenleyerek çok öznel bir doku oluşturduğunu söyleyebiliriz. (Münir Göle)
Bugünkü kimliğimle geçmişe dönüp bakarken, şimdiki konumuma parazit yapmayacak deneyimlerin arayışındayımdır. Bellekte bunun tersi kayıtlara rastlamam halinde, şimdi'deki gerçeğime uydurabilmek için bazı değişikliklere yönelmem doğaldır. Bir zamanlar büyük değer taşıyan bir olgunun anlamını yitirmesi, ya da sıardan bir başka olgunun hayati önem kazanması böylesi bir düzenlemeye çanak açabilir. İnsanlar değiştikçe, dünyaya bakışları da değişebilir, bu da geçmişe bakışlarını değişikliğe uğratabilir.
"Hatırlama, bir yeniden tanımlama sürecidir., geçmiş yeniden yapılır, bellek geçmişi icat etmenin bir yoludur," diyor A. Phillips Freud u yorumlarken. syf27


Cogito: Bellek: öncesiz, sonrasız 50. sayı 2007
makale: Doğru olmadığını biliyorum ama öyle hatırlıyorum/Münir Göle,

22 Ara 2010

asılı durdum bir an.





Her şey bilinçle kendimize bakmamızla ilgili sanırım. O bilinç ki bizi bizden etti, bizi her şeyden etti. Ama aynı bilinç aynı zamanda akıl oyunlarını keşfetti, doğayı keşfetti, keşfettiklerimizle aramızdaki boşluğu hava ile doldurdu. Hem daha özgürüz şimdi, hem hapsolduk bir aralığa.
-/-/-/ is easy diyor şarkı,daldım şimdi bu aralığa, asılı kaldım şarkıda, karşımda yanıp sönen şu ışıklarda, henüz kurumamış saçlarımda, metal masamın soğukluğunda, duvarda asılı kardeşlerimin resminde, kalörifere uzattığım ayağımın uyuşukluğunda, soğuduğu için artık sünmeyen peynirin ısırığında.okusam dediğim ama şimdi olmaz olan kiitaplarda, sıvası dökülmüş duvarın pahalı perdemi kirletme ihtimalinde, unuttuğum çiçeklerimin susuzluğunda, blogumu okuyup okumadığını merak ettiğim eski sevgilide, melankoli iyi bir şey! diyen arkadaşımda, tuzluğun içinde tuzlarla ama tuzlardan daha sarımtırak pirinç tanelerinde, yazının başını unutuşumda, ağzımdaki acılıkta, dökülen saçlarımdan yaptığım topakta, aslında bu metnin yazılış amacında, dün gece gördüğüm rüyayı yalan yanlış hatırlayışımda, bu şarkıları reklam dinlemeden, dinleme ihtimalinde, elim mouse pap'a değdiği için yanlış yerlere sıçrayan harflere, bir anda canımın çektiği kızarmış patateste, iyi bir şey değil yerine iyi bir şey yazdığımı farkedişimde, bu farkedişe doğa üstü anlamlar yükleyişime, parmaklarımla tuttuğum temponun klavyedeki pıt pıt sesinde, mutfaktan gelen kombinin ateşlenme sesinde, iki şarkı arasındaki sessizlikte te te te

19 Ara 2010

"Somutun gerçek karşıtı soyut değildir, belirsizdir. Belirsizlik düşünme anıdır. Amacım zamanın masal gibi bir kavranışına varmaktır." sf: 24