Kulaklığını takınca bilgisayar başında bir odaya girmiş gibi olunur ama çıplaktır oda yine de.
Ağlayamazsın mesela, kaşırsan burnunu görünür. Ekranına bakarsın, tavan yasaktır. Canı sıkan bir telefon konuşması sonrası hissiyatının ince ayarını ayarlamaktan yorulan beyinin susmaz. Ya ayarlanamazsa hissiyat, telefondakinin hırçın hissiyatı geri püskürtülemez ise yapışırsa sümük gibi yüze göze, ya hissiyat patlarsa içe doğru, büzüşürse iç ekşilik gibi yeşil yeşil. İsmi milletimizden armağan, unesco tarihi miras listesinde gururumuz kahvemiz çok güzel ama çok çabuk bitiryor! Kısacık bir es yetmiyor üç yudum. Daha buyuk olunca da fincan tadı böyle olmuyor. Bu bitti bitecek telaşı ve yudumumların büyüklük ayarı . Herşey bu kadar ayarlı olmasa keşke, telefona kustuğumda Levent’den Gümüşsuyunda avizeden fışkırsa keşke, kahvenin fincanı küçük ama keyfi ayarsız büyük olsa. Olsa da olsa…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder