Bir kapak açıldığı zaman yanan yanlarımızın siyah külleri
Elimize yüzümüze bulaştığı zaman
Ardına bakmasakta, görmesekte derindeki karanlığın islerini üzerimizde tül gibi taşıdığımız zaman
Sadece bir rüzgarı beklerken çaresizce...ararken parlak bir şeyleri siyaha zıt, tülden ağır
Ve "nazar taş ben kuş" diyerek sırtımızı duvarlara vurup cevap beklerken
Paslanmış demirden çok değerli vazgeçilmez gibi ama eski evlerimiz sökülürken susuz kalmış rüyalarımızda artık hayatımızda olmayan kahramanları ile...
Sarı bir Tavus Kuşu, boğum boğum çiçek yaprağı gibi kuyruğu ile yanıma geldi,
Görünmez gibi yok gibi gelen yenileri, iyileri, hafifleri, istediklerimi parlattı.
Tabi ki bakabilirsin, tabi ki hak ediyorsun, tabi ki bu küller gidecek dedi.
Bayılmak ve yeniden ayılmak sorun değil dedim,
Rüyalardaki asansörlerden çıktım, merdivenler tırmandım
ayaklarımı suya sokup kendime asıl korkumu söyledim.
Korkabilirsin dedim.
Korkabilirsin
Suyu serbest bırak, yolunu bulur dedim.
Korkabilirsin
Çaresiz ve üzgün olabilirsin
Korkabilirsin
Durabilirsin
Sadece durabilirsin
Öylesine
Korkabilirsin
Herkes korkar!
Suyu serbest bırak, rüzgarı bekle, parlayan boğum boğum sarıyı kabul et!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder