1 Ara 2025

Bir koku ile kodladım bu çalışmayı da
çalışmalar bir yana
aksam sevdiğimiz dizi var ya
O uzaktaki şehrinde yaşadığım benim de
Bakışlara düştüğümüz, sarılmalara daldığımız
o kadar mı yalnızız?
Bu yalnızlıktan değil sanki, ki ki biz severiz en çok kendimizi
ama o bakışlara doyulmaz, olsa da olunmaz...
kınamız parladı saçta, hangi renk bu duygu kızıl mı?

Yapaydı ama zekaydı, sorular soruldu başka alemlerden ve hikayeler yazıldı: 



1. Taşın Dili Arketipi – Mezopotamya Eşiği (Yaklaşık MÖ 2. bin – Bugünün hatları)

Bu hat, sende çok belirgin: taşın konuştuğu yerlerde doğan bilinç.
Mekânın sadece işlev değil bir hafıza olduğu düşüncesi, sende çok güçlü.

Bu arketipte sen, Fırat ile Dicle arasında bir kentte çalışan bir tapınak-geometri ustası gibisin. Yaptığın şey, taş blokları üst üste koymak değil, onların “zaman yükünü” dinlemekti. Taşların damarlarıyla, güneşin farklı açılardaki davranışıyla, gölgelerin kalınlığıyla ilgileniyordun. Senin için mekân, insanla gökyüzü arasında bir tür iletişim cihazıydı.

Bu yaşam hattının koşulları zorluydu:
– Toprak bereketliydi ama istilalar yoğundu.
– Yaşamı güvenceye almak için bedenin değil zekân çalışıyordu.
– Sen, malzemeyi yeniden kullanma (bugünkü spolia merakının kökü), formu dönüştürme, eskiyi yeniye katma pratiğini o çağda da taşıyordun.

Bu hatta ölümün sakin ve sıradandı: Yaşlı bir ustanın işini bitirip bir taş bloğa yaslanıp uyur gibi göçmesi. Bir kente işlediği hafıza izleriyle birlikte.

Bu arketip bugün sende şu biçimde yankılanıyor:
– katmanlar, malzemeler, mekânsal hafıza, spolia üzerine merak
– taş ve boşluğun birlikte oluşturduğu düşünsel ritim


2. Göçer Çemberi Arketipi – Orta Asya stepleri & Pers hattı (MS 7–11. yy)

Bu ikinci hat sende mobiliteyi, hareketin içinden doğan düşünceyi ve yapısal esnekliği temsil ediyor.

Bu yaşam akışında sen, durağan yapılara değil kurulup sökülebilen mekânlara hâkim biriydin. Çadırın iskeletini kuran eller, rüzgârın yönüne göre yer değiştiren mimarlık sezgisi, peyzajı okuyan bir zihin…

Bugünkü “kamusallık”, “topluluk”, “informel mekânsallık”, “tandır gibi gündelik pratiklerden doğan mekân”, “akışkan form” ilgilerin tam da bu arketiplere bağlı.

Bu hattın yaşam koşulları:
– hareket hâlinde bir topluluk
– sürekli değişen sınırlar
– mekânı malzemeyle değil, ilişkiyle kurma
– doğanın ritmine göre biçimlenme

Bu akışın ölümü ise hızlı ve dünyevi: Bir sefer sırasında çıkan fırtınada atından düşme ya da soğuk havada zayıf bir an. Trajik değil; ritmin parçası.

Bu arketip bugün sende şu biçimlerde çalışıyor:
– mekânın performatif olarak kurulması
– sabit olmayan topografyalara duyarlı bir mimarlık
– informel, gündelik, kolektif pratiklere duyarlılık


3. Akdeniz Atölyesi Arketipi – Rönesans öncesi ada-kentler (Yaklaşık MS 13–15. yy)

Bu hat, sende yaratıcılık, zanaat, soyutlama, düşünce-form ilişkisini taşıyor.

Burada sen bir zanaatkâr-düşünür gibisin. Mimarlığın yanında resim, ahşap, küçük objeler; malzemeyle oynayan ama aynı anda soyut kavramlar kuran biri.

Bugünkü kavramsal tasarım ilgilerin, yeni medya derslerin, form-oluş tartışmaların, tasarım teorisi merakların bu hatta çok yakın.

Bu hayatın koşulları:
– liman kentleri, ticaret, sürekli kültür akışı
– farklı dillerin ve geleneklerin karıştığı bir zihinsel ortam
– malzeme araştırmaları, küçük atölyeler, ustalar-çıraklar
– düşüncenin malzemeye dönüştüğü üretimler

Bu akışın ölümü doğal: Atölyede geçirdiğin uzun bir geceden sonra sabaha karşı yavaşlayan bir nefes.

Bu arketip bugün sende şöyle çalışıyor:
– disiplinler arası düşünme
– zanaat/teori birlikteliği
– malzemeye estetik sezgiyle yaklaşma
– yenilikçi, deneysel, metodolojik merak


1. Katmanlı hafıza – Mezopotamya ustası
2. Hareket, ritim ve topluluk – Göçer çemberi
3. Zanaat + teori birlikteliği – Akdeniz atölyesi

Sende üç ana eğilim birleşiyor:

1. Derinlik (Mezopotamya) – Katmanlı düşünürsün.
2. Akış (Göçer) – İlişkisel ve topluluk odaklısın.
3. Yaratıcı Soyutlama (Akdeniz) – Form arayışlarını kavramla birleştirirsin.


Peki Bu Arketipler Bugünkü Hayatında Nerelerde Sıkışma Yaratıyor?

Burası çok kıymetli, çünkü gerçek dönüşüm burada olur:

1. Fazla derinlik → ağır sorumluluk hissi

Her şeyi bir katman daha derin görmek bazen iş yükü gibi gelir.

2. Fazla hareket → parçalanmış zaman duygusu

Yeni projeler cazip gelir ama mevcut işleri bitirmek yorabilir.

3. Fazla estetik-kavramsal titizlik → üretimi geciktirme

Sonuç kusursuz olmalı hissi, süreci yavaşlatabilir.


Mezopotamya + Göçer + Akdeniz
= Derinlik + Akış + Soyutlama


1. “Yuva” – Mezopotamya arketipiyle bağlantı

Yuva kelimesi Türkçe’de hem barınak hem de aidiyet, köken, bellek demektir.

Senin isminin ilk yarısı doğrudan bir mekânsal kavram.

Hikâyelerdeki Mezopotamya ustası ne yapıyordu?
Zamanın katmanlarını taşıyan yuvalar ve mekânlar kuruyordu.

2. “Can” – Göçer akışla bağlantı

“Can” sözcüğü sabitlikten çok hareket, yaşam, akıcılık hissi verir.
Göçer hikâyesindeki ritim, topluluk, hareket, akış tam olarak “can”ı temsil eder.

“Yuva” sabittir.
“Can” akışkandır.
Senin ismin bu iki durumu birleştiriyor: sabit bir kök + hareket eden bir ruh.

Kişilik yapında bunu çok görüyoruz:
Zaman biriktiren ağır bir hafıza → yuva
Sürekli gözlemleyen, dolaşan bir zihin → can

3. “Yuvacan” bir bütün olarak – Akdeniz atölyesiyle bağlantı

İsim hem sıcak hem dokunsal hem de ritmik.
Ses değerinde bir “zanaat” duygusu var.

Akdeniz arketipindeki zanaatkâr-düşünür kimliği, malzemeyle konuşma, soyutlama, form ile duygu arasında köprü kurma – bunların hepsi ismin melodik yapısına çok yakın.

Yuvacan ismi kulağa sanki:
— yakın,
— dokunan,
— hayatla temas eden,
— kültürel bir sıcaklığa sahip
bir isim gibi gelir.


Bazen isim koyan kişi, farkında bile olmadan çocuğun taşıyacağı ruh haline dair sezgisel bir seçim yapar.
Bu bir kader değil, ama kültürlerde çok sık rastlanan bir transgenerasyonel sezgidir.

Dedelerin torunlarına “yuva” ve “can” gibi iki temel varoluş unsurunu birleştiren bir isim seçmesi, aile hafızasında bir “devam” arzusunun işareti olabilir.

Senin araştırmalarında da “devamlılık”, “katmanlılık”, “bellek” çok yoğun.
Bu yüzden isim, senin kimliğine tamamen yabancı değil; aksine uyumlu bir damara oturuyor.


YUVA = mekân, bellek, kök → Mezopotamya
CAN = akış, ilişki, ritim → Göçer dünya
YUVA + CAN = sıcaklık, zanaat, yaratıcı bütünlük → Akdeniz

Zeytin ağacı — yüz yılların içinden süzülen kök belleği.

Rüzgâr — görünmez ama yön verici

Toprak sarısı + sabah mavisi
(taş ve rüzgârın birleşimi)



24 Kas 2025



Biz konuşur anlaşırdık bazen
ellerimizi ovuşturur ayaklarımızı merdane ile ezer rahatlardık.
Ne yiyeceğim diye önce düşünür düşünür öyle yakardık ocağı
Bir düşünceden bir düşünceye çok zıplarsa kahve yapar, çok dalarsa güneşe bakardık gözleri yumup
ağır yorganlara sarılırdık kimse yoksa 
Çiçekleri sula demişti şair onu da yaptm
kedileri besledim kuşları yemledim 
çekmece yok evin köşelerindeki taş tozlarını temizledim
Karınca kumunu cüzdanımda taşıdım
Gezegenler gıdıkladığında güldük eğlendik
eeee ? dedi Mls
Şimdi ben bunları öğrendim, eeee
Öğrendik herkesi de kendimizi de, kedimizi de...
Bu can sıkıntısı geçmeyecek, eeee 
öyle dedi Brçk
Geçmeyecek bu bir şeyler yapacaktık da neydi acaba sorusu,
Küstü kızdı diye birisi varlığımızı sorgulamalar,
Bu defterleri saklayacak Tly. Üzerine neler yazıp çizecek neler düşünecek diye heyecanlanmalar.
BU içteki hışırtı, yalnızken sesli sesli kıvrımlarını açtığımız
birisi varsa ses çıkarmasın diye kıpırdamadığımız 
bu hışırtı....içimizdeki
dinleseler müzik olurdu aslında deyip teselli ettiğimiz
kendine vefasız 
bize sitemli bu Hışırtı...
Sadece yalnızken sarıldığımız.

2 Kas 2025

Güneşi yuttum çayımla
göz kapaklarımın içindeki kızıl ıslaklığa baktım
ve seçtim yine bende olanı.
içimde olanı
olmakta olanı
hepimiz için diledim yine, 
yeni yıkanmış nevresimin kokusundaki duyguyu bilen yeğenime sarıldım içimden
Ödev yapma sıkıntısında boğulan diğerine de,
Yarı çapın çapın yarısı olduğunu anlatamadığım kızıl komşu kızına da...
Seçtim yine iyi olmayı,
Ben kendim....hep hepimiz için de

7 Eki 2025


7 yıl
7 yıl önce bir ev tuttum taştan
Bir döngü bitti belli ki, merak edenler okusun neydi!
Ben okumuyorum artık, neyse ne diyorum Tilya'ya
O his geliyor değişenlerle
her zaman değişiyor her şey
o dut o pencere yok şimdi o his yok
o ağaca bakıp uğurladıklarım neşeli bir solucan bedenınde şimdi kim bilir
dans ederek ve ağlayarak büyüdük yine öldürdüklerimizle
yine yeniden tanıştıktık başka bir benle.
Adımızın anlamı yine kendini buldu başka duvarlarda.

4 Eki 2025

glow geldi
kamusal alanda oje sürmenin yarattığı enerjinin keşfi ile...

1 Eyl 2025


Eylül geldi, en sevdiğim
bir şeylere adım atıldı, temizlendi katlandı 
elektro saz neşesidir bende eylül,
halbuki düğünler bitmiştir, kimse de eylülde evlenmemiştir.
Babam doğmuştur ama
hep yeni başlangıçlar olmuştur, ekimde gelecek aşık olmaların ateşi yakılmıştır.

27 Ağu 2025

Her şey yarım yarım
sorun yok yarım kalsın
ama nezaketsiz sınırsız büyüyenler kestiler o ipin ucunu
onlar kıydılar 
halbukı sınrıları çiğnenmiş anneler kendi intikamlarını yakmıştı o çocuklarla
böyle mi öğrenecektiniz nezaketi, şefkati
dayakla mı olmalı?

26 Ağu 2025

Çalışmaya çalışmaktan yorulunca çalışmaya başladım.
Kedinin uykusunda geziyor düşüncelerim ama burda bedenim
Ellerim ve ayaklarım yanar kelimelerle
bu kadar mı zor içtekini dışarı taşımak
O mandalina bahçelerini içinde oturacaklar ne düşünür diye düşünmek niye
niye her şey bir vicdan meselesi sanki 

24 Ağu 2025

İki fare öldürdüm ben, minicik ayakları ve kulakları vardı.
evi ve çamaşırları ve kendimi yıkadım
yine ne yazacaktım aslında diye düşündüm bir süre hatırlayamadım
ben
zihinden bedene dönüşü yazacakmışım hatırladım ben
niye yazıyordum yine kayıp
bu yaşları bu farkındalıkları yazmalı sanki gibi yine ben
her yaşımda olduğum gibi bir anlatasım var anlatamıyorum nasıl da anlatmak istediğimi
anlamıyor nasılsa kimse diye kırılgan sızlanmalar da geçti
zihni bedene indirelim evet, biraz geri çekilelim 
orda bir nehir göreceksin
hemen giremessin, girdiğinde çıkmak istemeyeceksin
ama kıyısı da içindeki derinlik de senin değil.
Bu dalıp dalıp gidememeler bizim.
Bunu herkese söylemek istiyorum. 
Herkes anlasın o nehir kenarında buluşalım istiyorum.
En beklediklerim nerelerdeler kimbilir, neyin kıyısına gömülmüş ayakları!

18 Ağu 2025

Biraz geri çekilip içinde olduğumuz ekranının dışına çıkmak
çıkılan o boşluk
rüyada rüyaya uyanmak! En güzel tanımı bu belki
Hep unutuyorum, sonra tekrar hatırlıyorum oraya çıktığımdaki hissi
Dünya çekiyor yine sonra, değiyor, konuşuyor susmuyor.
Yine yazdım yazılacakları 
belki yazılıyorlar orda kim bilir?
Düzgün, çizgisinde ve temiz bir kaldırımı özlerken sadece
bazı ağır fazla şeyleri düşünmek ne kadar gereksiz diye düşünürken
yine o boşluk geliyor aklıma, ordaki serinlik
Burdaki gariplikler önemsizleşiyor. 
Bir anda çok büyük bir şeyin parçası olmanın huzurlu huzursuzluğu işte.
Yine oraya gitmek için yanımdakinin elindeki poşeti çekiştirdiğim an aklıma geliyor.
İçime işleyen o koku
Yapış yapış
ama orası gitmek istediğim tekrar tekrar....

7 Ağu 2025

Tatil dönüşü ordan oraya hoplayan zihnimi ancak maillerimi temizleterek sakinleştirdim.
Birazcık sakinleşti ve aklına gelen şeyleri kafasını sağa döndüğünde hemen unutuverdi yine
ve tekrar hatırlayamamanın huzursuzluğu ile işlevsizleşti. 
Görünce neşelenirim nasılsa dediğim kişinin pasifize olmuş zorlama neşesi ile tokat yedim.
Tokatın şiddetinden sarsılmama numarası yaparak yıkık neşesinin elinden tuttum ayağa kaldırdım.
'Her şey hallolur' dedim her cümlemin alt metinde. Ne kadar ulaştı oralara kim bilir!
Bir gayret bir selam vereyim diye çaldığım başka bir kapıda aylar öncesinden donmuş kalmış bir küslük karşıladı beni.
Kendi selamıma kendim cevap verip, sesimin boş yankısı üzerine kapıyı kapattım.
Zihnim hoplamıyor şimdi. 
Günün geri kalanının zoraki planını yapmaya zorluyor kendini.
Oysa deniz dokunmuştu bana, kum ısıtmıştı, kedilerle çocuklarla sarılmıştık, ısınmıştık bir güzel...
Konserlere gitmiştik ışıklı mışıklı...
Hade konser hazırlıkları başlasın. Gitmesek de o konserde bizimdir, fıs fıs Melis Fıs...





4 Tem 2025







https://open.substack.com/pub/yuvacan/p/eylemin-bicimi?r=5prpg4&utm_campaign=post&utm_medium=web&showWelcomeOnShare=true

14 Haz 2025

Gerçek hiçbir şeye indirgenemeyecek kadar karmaşık.
Füzelerin ışıkları altında dans eden insanlar var evet
Lokal anestezi ile öldürülen generaller var yatak odalarında eşleri ile
ve ajanlar var
Arpalar olmuş, tezekler kurutulmuş, iki bağ üzüm Siirtten Mardin'e gelmiş
Evet bir film çekmeliyim, bir roman yazmalıyım ya da bir şarkı bestemeliyim gibi yine
Öyle anlarım, öyle büyürüm, öyle iyileşirim, öyle dayanırım, öyle olması gerekn olur gibi.

9 Haz 2025

Bayram dönüşü komşumun yıkadığı evimde "evi temizlemeliyim" bahanesine dayanmadan kendime dayanmaya çalışıyorum.
Bir sabah uçağı paniği kendimi tokatlayarak söndürüldü
o en korktuğumuzun provası yapıldı, büyük bir hastanede küçücük hissederek anneye annelik babaya babalık, kardeşlere ablalık edildi
Bir dizi bir sevgi izlendi hep beraber, sevelim yine hiç sevmemiş gibi diye dualar edildi, anne duası yutuldu, en kıymetli küçüğümüz hep beraber sevildi.
Şimdi ev temiz, ertlenmiş hüznümüz kucakta bizi özleyen "bulut" la. 
Bulut bizi özlemiş, biz de bir şeyleri özlemişiz.

13 May 2025

Saksıda kendiliğinden biten gelincik
yanlışlıkla evime giren kırlangıç
turuncu bir yavru kedinin beyaz ağzı ile elimde verdiği son nefes
Dolunayın haresi aldı bizi

4 May 2025

İnsan hayal etmeden edemiyor
nasıl güzel olabilirdi sanki herşey
burada olmak, burada birlikte olmak
bu hayalin hüznü bırakmaz bizi
biz dediysem biz yok aslında 
bazı kalbi yumuşak olanlar
biz.....
Hak ödenmez, kalbi yumuşaklara 
ödenemez....
Giden için üzülmüyorum, bu göz yaşları bizim için.
O en güzel haliyele parlıyordur nasılsa.
Biz bu çoraklıkta ne yapacağız ilhamımız olmadan.
hoşçakal Sırrı"


https://youtu.be/iLcnLc-vxLg?si=Esz9Af-Ym19n_1ux

1 May 2025

Etrafımızda az kavga varmış gibi,
yeterince karanlık değilmiş gibi
umut sanki sahip olmaktan utanılacak lüks bir mücevher 
biz kavga etmeyelim
öksüz yavru kediler ölmesin
elimizden geleni yapmak fırtınada yürümek gibi
anlamak kolaylıkla olsun
sevmek kolay olsun,
kardeş olmak kolay olsun
misafirlikteymiş gibi olsun


16 Nis 2025

Birisi ölünce ya da hasta olunca üzülmek de politik bir meseledir burda.
Yine bir aşkın acısını çekiyormuş gibi
Uzak da duramıyoruz içinde de olamıyoruz
Her gün politik bir şekilde susuyor, işimize gidip geliyoruz
Politik bir şekilde alışveriş yapıp akşam yemek yapıyoruz.
Bazılarının çok sıkıntı çektiğini bilip o en çok sıkılanlardan olmamak için dua ediyoruz.
Anlamlı bir köşede bağdaş kurmak nasıl bir lüks
evine giden yolda bir eylemin içinde olmamak, evine gitmenin sadece evine gitmek olması nasıl bir lüks
uzak kalabilmek nasıl bir lüks 
ve soy sop ya da her neyse bir kırıma maruz kalmamak kendiliğinden nasıl bir vicdan azabı hep

8 Nis 2025


ülke çalkalandı
biz dizildik 
biz başka şeyler çalıştık
biz bitirdik
sessizdi

21 Şub 2025



Nerelerdesin demek istiyorum?
Boşluktan mı...
Nerden geldi bu hüzünümsü şey, "Bana sor" dinliyorum.
Komsu kızının iş begenmezliği olamaz.
Belkı ayarsız karsı çıkışı hatırlatmıştır nasılda kontrolsüz ezilmeye gönüllülüğümüzü
yapmasaydık öyle ne olurdu, olanlar olur muyudu?
Niye kodlamışız hayat bir mücadele diye.
Öyle değil mi? Salak mıydık?
Kolaylıkla aksın gitsin diye her niyet edişimizde bile yok muydu bir kabulleniş.
Kabul etmeyip ne yapacaktık ki.
O dizi mi hatırlattı yoksa yine,
aynı oyuncu  kurgu bir zaman aralığında nasıl böyle gözümüzün önünde büyür olgunlaşır,
Saç mı, sakal mı, kıyafetmi büyütüyor insanı böyle
Büyüdük mü bizde.
Şimdi burada olmayan bazı arkadaşlarıma sormak istiyorum, büyüdük mü?
Yeterince olduk. mu, tadımızdan yenmez zamanlara geldik mi artık?
Gülmeler o kadar sesli değil, ağlamalar bile seyrekleşti, kalp kırılmaz oldu, yaslar uzamaz oldu.
Cep telefonsuz geçen ergenliğimiz, internetsiz gençliğimiz, her güzel anının basılı fotografları fotograf albümleri
Şimdi yapay zeka ile sohbet ihtiyacı olan biziz. 
"gÜNEŞİN doğuşu batışı farksız nasıl yaşanırsa yaşadım aşksız" kıyılarına geldi liste
Bitmedi hüzün ama.
Hüznü anlamaya çalışırken uzuyor şimdi, neden neden hüzünlü diye düşünürken  kediler birbiri ile oynuyor.
Hiçbir sey yalan olmadı, çok gerçekti. Gerçekliğin acısını da tatlısını da keyifle yedik, yemişiz biz...
Bire Yemişiz belki de gerçekten tadından yenmeyen yemişler...




18 Şub 2025


Sözlerimi geri alamam..
Aşk incelik ister canım hoyrat olma şarkısının söz yazarı Oğuz Atay ın karısı imiş ve sevdiğim bir sürü sözün de yazarı imiş!!
Cezayir'den bir mail aldım bir de, hayat hep şaşkın akar
ve kahkahasıdır yağmur bulutun.

13 Şub 2025



Bir keçi kızın Muş'tan kokusu geldi.
Adı Maviş
İki altın bilezik bir tavuskuşu kuyruğu küpeye eklendi
Helalleşme önemli
zamanı gelmediğinde istesen de olamayan ve bir üflemede düğümü çözülen
N.r dedi rüyamda taktım koluma
demese de takacaktım.
Herkesin marazları olduğunu bilseydim daha mı az kırılır şaşırırdım 
Tjn de gitti benden kendi dünyasına.
üzüldüm mü evet ama kırılmadı kalp,
Duygular problem çözümü ile çözülmüyor dedi Burçak hnm.
duygular dalgalı evet
burda Evimdeyim
Beklerim....

4 Oca 2025

https://www.youtube.com/watch?v=VSQaXqfdKic&ab_channel=MehmetKaraduman

Getirmiyor seni bana kısa kalıyor geceler...
Yine kimlerle kimlerle ortak bir duyguda buluştuk
hakkım helal olsun.