jüride tartışmaya açılan bir konu olmasını gerçekten isterdim...tasarım eğer sezgisel olansa deneyimlediklerimiz ve duyumsadıklarımızın zihnin kaosunda yoğurulması ve orda pişirilenlerin 2 boyuta yada 3 boyuta aktarılması...ve zihin karmaşasından süzülmeden geçen deneyim ve duyumsamalar tasarıma girdi olamazlar aynı zamanda teknikle hiç bir şekilde geliştirilemezler bu rastlantısallığa götürür diye düşündüm :)ama nedendir bilmem kafada olan imgelemler ve görüntüler hiç bir zaman tam olarak aktarılamıyo...somut olarak maket,modelleme,yada çizimle anlatılanlar kafandaki ucu açık hiç kapanmak bilmeyen tasarımı anlatmaya yetmiyor...belkide ucundan yakalıyorsun kafandakileri :(
demek sen de jurideydin! burda sezgiyi nasıl tanımladıgın onemli. Kafamızın icindeki dıs dunyaya vardıgında ve gorunur oldugunda her zaman farklı birsey olacak. Hicbir zaman tam aktarılamayacak. Bunu tam olarak kavrama cabası gereksiz bence. Onemli olan bu "uc verme tanımında" hicbirsey bir ice dogma, gokten inme ulvi birsey degil. İster zihin ister evrenin(ki bence ikisi aynı sey) kaosundan sectigimiz ve yanyana getirdiklerimiz sadece. Bu secimde zihinden dıs dunyaya ve dıs dunyada zihine dogru bir hareket var. Ne oluyorsa bu hareket icinde oluyor.
5 yorum:
kafada biter :))
kafada biter :)))
biraz acarmısın?
jüride tartışmaya açılan bir konu olmasını gerçekten isterdim...tasarım eğer sezgisel olansa deneyimlediklerimiz ve duyumsadıklarımızın zihnin kaosunda yoğurulması ve orda pişirilenlerin 2 boyuta yada 3 boyuta aktarılması...ve zihin karmaşasından süzülmeden geçen deneyim ve duyumsamalar tasarıma girdi olamazlar aynı zamanda teknikle hiç bir şekilde geliştirilemezler bu rastlantısallığa götürür diye düşündüm :)ama nedendir bilmem kafada olan imgelemler ve görüntüler hiç bir zaman tam olarak aktarılamıyo...somut olarak maket,modelleme,yada çizimle anlatılanlar kafandaki ucu açık hiç kapanmak bilmeyen tasarımı anlatmaya yetmiyor...belkide ucundan yakalıyorsun kafandakileri
:(
demek sen de jurideydin! burda sezgiyi nasıl tanımladıgın onemli. Kafamızın icindeki dıs dunyaya vardıgında ve gorunur oldugunda her zaman farklı birsey olacak. Hicbir zaman tam aktarılamayacak. Bunu tam olarak kavrama cabası gereksiz bence. Onemli olan bu "uc verme tanımında" hicbirsey bir ice dogma, gokten inme ulvi birsey degil. İster zihin ister evrenin(ki bence ikisi aynı sey) kaosundan sectigimiz ve yanyana getirdiklerimiz sadece. Bu secimde zihinden dıs dunyaya ve dıs dunyada zihine dogru bir hareket var. Ne oluyorsa bu hareket icinde oluyor.
Yorum Gönder