17 Ekim 2016 Moda Sahnesi / Hakan Yücefer
Bu metin derste tutulan ders notlarından derlemedir. Anlaşıldığı kadarı ile aktarılmıştır.
Deleuze’ün Felsefe tarihçiliği
Deleuze için felsefesi ile felsefe tarihçiliği neredeyse ayrışmıyor.
Felsefe tarihi yazması ’acemilik dönemi’ gibi ifadelerle açıklanamaz çünkü olgunluk dönemlerinde de felsefe tarihi üzerine yazıyor. Fakat filozofları ele alırken aktarımdan çok filozofların kavramalrına yeni bir bakış getiriyor ve yeni kavramlar üretiyor.
Spinoza’dan ifade kavramını, Leibniz’den kıvrım kavramını türetiyor..
Filozofların felsefelerinin ağırlık merkezini değiştiriyor, yeniden strüktüre ediyor.
Filozofların bilinen kavramlarının beklenmedik okumalarını yapıyor.
Filozoflar çoğunlukla kendi felsefeleri ile ilgilenip felsefe tarihi ile ilgiilenmiyor.
Aristo’nun felsefe tarihi okumasında Aristo kendi felsefesini varılan son nokta olarak savunuyor, Hegel’de aynı şekilde. Heidegger kendi felsefesini yapıyor dersleri ise felsefe tarihi olarak veriyor.
Bu felsefe tarihi ele alışlarında öne çıkan çizgisel bir felsefe tarihi okuması.
Deleuze’ün felsefe tarihini ele alışı:
1-Seçiçi
Ele aldığı filozoflar genelde beklenmedik kişiler.
2-Bütünsel ele alış
Bir filozofu ele alırken bütünsel, bütün felsefesini ele alıyor.
3- Karşıtlıklara duyarlı
Ele aldığı felsefe ile didişiyor, karşıtlıklar kuruyor ve geliştiriyor
4- Kendi kavramlarını yaartıyor
Ele aldığı filozofların kavramlarına yeni kavramlar katıyor, kendi imzasını atıyor.
Deleuze’un ele aldığı felsefe tarihi çizgisel, tamamlanabilir ve ufku olan bir ele alış değil.
Felsefe tarihinin, felsefe gibi saf bir oluş alanı olduğu anlayışı var. Felsefe bir ideoloji değil, felsefeyi yüceltme yok, sosyal, ekonomik vb durumlarla ilişkili ama semptomlara indirgenmeyen bir felsede tarihi okuması var. Ele aldığı kavramlar ölü kavramlar değil.
Deleuze’un felsefe tarihi yazımı ile ilgili görüşler:
* Deleuze çıraklık evresinde felsefe tarihi ile ilgilendi sonra kendi felsefesine başladı yorumu-
Deleuze her zaman felsefe tarihi ileilgilenmiş, az ele alınan, çok ele alınmayan filozofalrı ele almış ve yeni kavramlar üretmiş. Bu çıraklık evresi diye nitelendirebileceğimiz bir evre değil, felsefesini yapma yöntemi gibi daha çok.
* Başka filozofların felsefelerini kullanıyor yorumu-
Filozofları ve kavramlarını alet çantası gibi kullanmış sözü (tartışmalı) Foucault ile bir söyleşisinde söyeldiği bir söz fakat burdaki anlamı filozofların kavramlarını hazır alıp kullandığı ve onlarla ne isterse yaptığı gibi bir anlam değil. Deleuze filozofları kafasına göre kullanmıyor, kendi kavramsal rengini bulmak için felsefe tarihi yapıyor.
……….
Heidegger’in felsefe tarihçiliğine gönderme yaparak felsefe tarihinin felsefeyi devletleştirdiğini söylüyor. Belki bu yüzden felsefe tarihi içinde olmayan insanlarala daha çok ilgileniyor. Felsefe tarihinin iktidarı ile baskısı ile nasıl başa çıktığını ‘arkadan becerdim’ diyerek ifade ediyor. Yaptığı felsefe tarihçiliğini günahsız gebelik olarak ifade ediyor. Filozofların arkasına geçtiğimi hayal ediyorum ve doğan çocuklar canavarlar olacak diyor. Felsefe tarihçiliği bu şekilde bir doğurtma yöntemi ama ortaya çıkan şeyde kim aktif kim pasif, kimin ne kadar katkısı var belli değil. Canavar çocuk ise daha çok Deleuze’a benziyor.
‘Yazarın ona söylettiğim her şeyi söylemesi zorunlu’ diyor.
Nesnellik iddiası var ama ele aldığı filozofu bir kaymaya uğratıyor.
Bir filozofun felsefesini ele alıp, kavramlarının ele aldığı problemi ortaya çıkarıp ona yeni bir ışıkla bakıyor.
Felsefe kavram üretir
Felsefe tarihi ise o kavremların hangi problemi ortaya çıkardığını, yarattığını bulur.
Bu iki net işlev Deleuze’un bakış açısında çok nettir.
Bu semptomatik, indirgemeci bir okuma değil.
Koşan bir adama bakıp, koşmasının arkasında onu biri kovalıyor gibi bir sebepi değil, açlığı görebilmek.
Heidegger’de ise ele aldığı filozofların kendi soruları ile ilgilenmiyor, filozofların problemlerini kendi probleminin semptomları olarak görüyor.
Aslında ne soruyor?
Filozof kavramlar yaratır, çözimlerii eleştiremeyiz, problemleri eleştirebiliriz.
Problemler yaratılır, çözüm icad edilir. Matematik tarihi problemler tarihi, problemi gören kişi problemi yaratan kişi. Problemin kendisi doğan canavar çocuk.
Bu Bergson’un bakış açısına yakın bir yandan:
Problem……..çözüm
Yaratıcı………..keşif
Tarihsel koşullar problemin ortamını belirliyor olabilir ama problemi biz tanımlıyoruz, yaratıyoruz.
Bu her tür tarih yazımı için geçerli olabilir.
Her kavram bir probleme dayanır, problemsiz kavramın bir anlamı yok. Problem ancak çözümler olunca görünür olur. Çözüm ve problem eş zamanlı ilerliyor önce biri sonra diğeri gibi bir sıra yok.
Felsefe tariçisi problemi gördükçe kavramları görüyor.
Örneğin Bergson’da gördüğü problemlerden biri:
Varlık----Hiçlik
Hiçlik kavramı iyi bakarsak varlıktan daha fazladır diyor Bergson.
Hiçlik de çoktur, Varlıkta varlığı kavrayabilme psikolojisi vardır.
Hiçlikten varlık çıkmaz Varlıktan ise hiçlik çıkar.
Problem yoksa, kavramlar yoksa geriye kanaatler kalır!
Felsefe tarihini çizgisel olarak ele almadıysak, parçalara mı ayırdık?, atomculuk mu yaptık?
Filozof tartışmaz, iki filozof iş birliği yapar.Yaratıcı düşüncenin tartışmasına karşı Deleuze, çözümlerin tartışmasına karşı.
Tanrı var mı yok mu? Sorunsunu (Aşkın bir soru) Tanrıya inanan mı inanmayan mı mutlu ? sorusuna çeviriyor. (içkinleştiriyor)
Kanaatlerle düşünmüyor, o nedenle fazlaca alıntı yapıyor. Kişilere başlıyor, genellemiyor. Bu nalamı ile fenemenolojinin tam tersi.
Genellemiyor, tekilliyor. Problemi ontolojik zemine çekiyor
Öneri metin: Yaratma Eylemi Nedir? (Ulıs Baker çevirisi, İki konferans kitabı içinde)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder