24 Ara 2016

varolmak dayanılmaz hafiflik




Annesinin rahminden tutuşur saçları
yanınca bir beden
hiç doğmamış gibi büzüşür derisi
kan hiç doğmamış çocuklarıyla akar sevgilisinden
son sözü bir memur saklar
kar yağışı gibi izlenir pencereden
doğduğunda verilen ad geri alınır
pencere önünde içerde sulanır
şükredilir gözlerin kuruluğuna
içerinin sıcağına hep şükredilir



20 Ara 2016

19 Ara 2016

hep daha kötüsünü beklerken

En cok o duvardaki resimler üzüldü
Kimse değil




ve bir yazı: http://www.sanatatak.com/view/ankara-suikasti-uzerine-dusunmek-tarih-resmi-olarak-fotograflar-jerry-saltz

Çocukken yumusak silen bir silgi mutluluk sebebi ...
Birlikte yaşadığım insanların bilinçaltına indim ve orada geziyorum sanki,
Tarkowski'nin Ayna sındayız hep birlikte.

12 Ara 2016

iç güdü

kitap falı:

''Hayatımız boyunca karşılaştığımız benzer olaylardan da görebileceğimiz gibi, kadınlar konuşmadıkları zaman, yeterince insan konuşmadığı zaman, Vahşi Kadın'ın sesi susar ve bu yüzden dünya doğal ve vahşi olanın sesinden arınır. Sonunda kurtlar, ayılar ve yırtıcı kuşlar da suskunlaşır. Şarkılar söylemeler, danslar ve yaratımlar da suskunlaşır. Sevme, onarma ve kucaklama susar. Temiz havanın, suyun ve bilincin sesleri yas tutar...
İç güdüler zedelendiğinde insanlar üst üste gelen saldırıları, kendilerine, çocuklarına, sevdiklerine, ülkelerine hatta Tanrılarına yönelik adaletsiz ve yıkıcı eylemleri 'normalleştiriler.'
Sarsıcı ve istismarcı olan şeylerin normalleştirilmesine karşı çıkmanın yolu, zedelenmiş içgüdülerin onarılmasıdır. İçgüdü onarıldıkça, onun bir parçası olan vahşi doğa geri döner. Bütün hayat, işkenceye ve anlamsızlığa dönüşene kadar kırmızı ayakkabılarla dans ederek ormana girmek yerine, el yapımı hayatta, tümüyle özenli hayata geri dönebilirz; kendi ayakkabılarımızı yeniden yapabiliriz, kendi yürüyüşümüzü yürüyebilirz, kendi konuşmamızı konuşabilirz. ''

Kurtlarla Koşan Kadınlar s.276

11 Ara 2016

yine de umuyor insan tanıdık birisi çıkmaz orada olan diye
yine böyle bencil insan
yine ateşin düştüğü yerde olmak istemiyor
sevdiklerine o ateş düşmediğinden seviniryor

9 Ara 2016

Devrime değil, çürümeye inanıyorum!
Ondan hala yaşıyorum...

24 Kas 2016

Bu umutsuzluğun adı yok
bu umutsuzluk karanlık bile değil
gördüklerim ve anladıklarım
onlarla ne yapacağımı bekliyorlar
ben umudu...

6 Kas 2016

yaşamak arzu
ölüm ihtiyaç

Hayaller vardır
ama kırılmadan önce zihnin onlardan haberi yoktur
hayal kırıklığının çaresi yok
ve nedeni de yoktur....dedim
cevap geldi bir ki eki üzerine yazışırken:
Pln dedi:

insan bazen işgenceye tabi olur
acı çemesi tabiidir,
ama gülmeyi de tabii ki bilir : )

ve  pek tabi ki tabi ve tabii farklıdır!

4 Kas 2016



yine karanlık bir gün dedi bulutlar
denizlerin nazarı değmiş gökyüzüne
birine sarılmak isteğimin kucağında uyumuş birileri dün gece
ben sadece istemelerdeyim
denizlerin nazarı değer de neden kötülerin büyüleri bozulmaz
birilerine inanmak istemelerimiz hapiste
bu biriken öfke suratlarına tükürsün
dedim rüyalar ve gerçekler arasında nerdeyim
bilmek zorunda değilim
daha ne kadar kara olur karanlık

31 Eki 2016

Nietzsche bizi sağlığı ve hastalığı öyle bir biçimde yaşamaya davet eder ki sağlık hastalıkla ilgili canlı bir görüş noktası, hastalık da sağlıkla ilgili canlı bir görüş noktası olur. Hastalığı sağlığın keşfedilmesi, sağlığı hastalığın araştırılması haline getirmek:

‘‘ Bir hasta gözüyle daha sağlam kavramlara, değerlere bakmak, sonra da tersine serpilen yaşamın doluluğu ve kendine güveni içinden ağağıya, decadence içgüdüsünün gizli çalışmasına bakmak, - buydu benim en uzun çalışmam, benim asıl deneyimim. Olduysam bunda usta olmuşumdur. Artık perspektiflerin yerini değiştirmek elimde benim...” (kaynak: Nietzsche, Ecce Homo, A. Vialatte (çev.) Gallimard, s. 20 [ Türkçesi: Ecce Homo, C. Alkor (çev.) İthaki Yayınları, 2003, s.17]


Anlamın Mantığı, Gilles Deleuze, s: 194

27 Eki 2016






           Felek bulut oldu ve
görmezden geldiklerimiz
            Musul'dan gelip üstümüze yağdı
yağan asitti bir de gökkuşağı vardı
bu olanlar iyiler ve kötüler
görmek istediklerimizden ya da görmezden gelinenlerden
daha gerçek
ve burada

26 Eki 2016

Ders 3. “Kaostan İçkinlik Düzlemine”: Felsefe, bilimler ve sanatlar

24 Ekim 2016 Moda Sahnesi / Hakan Yücefer 


Bu metin derste tutulan ders notlarından derlemedir. Anlaşıldığı kadarı ile aktarılmıştır. 


Felsefe Nedir?
Kavram Nedir?
İçkinlik Düzlemi Nedir?

1Felsefenin de bilim, sanat gibi diğer alanları da çok net biçimde özerk alanlar olarak tanımlıyor.

Nedir özcü bir soru, nerede, ne zaman, kim gibi sorularla içkinleşiyor. (fark ve tekrardan)
Felsede Nedir? Sorusu felsefeyi ayırt eden bir özü olduğuna inandığı için.
Düşünce kavram yaratarak yaratıcı bir eyleme dönüşür.
Felsefe kavramlar yaratan düşüncedir.
Tanımlama bir filozofun en büyük silahları arasındadır.

2 Yaratılan kavramlar karşılık geldiği problemler hesaba katılmadan anlamsızdır.

Kavram Nedir? Düşünceye yeni sınırlar çizendir(Bergson)
Kant’ın sentetik apiori tanımı gibi.Sentetik yeni bir sınır çiziyor. Bu bir sınırı kaldırmak da olabilir.
Sınır çizme bir problemle ilişkili.
Bir kavramın problemlerle ilişkisini keserseniz kanaate dönüşür. Deleuze’ın tanımladığı gizli düşman kanaatler.

3 Felsefe problem yaratmak
Problemler önceden verili değil, her felsefede yeni problemler yaratılıyor.
Problemler zamanın içerdiği verilerle koşullanmış olabilir ama özerkler.
Bu nedenle her filozofu ancak kendisi ile ölçebiliriz. Filozofları tartıştıramayız.
Bir filozof kendi problemini çözdüşünde felsefe bitmiyor.
Kavram yaratımı sıfırdan değil.
Bir filozofun felsefesinden etkilenilerek aynı frekansta felsefe yapılabilir. - Şerh yazmak gibi


Post Modern söylem içinde Deleuze göreceli bir filozof gibi tanıtılıyor

Görececilik ile Perspektivizm burda ayrılıyor.
  • Görecelilik --------Doğrunun Göreliliği
       Sana göre bana göre farklı olanın kabulu gibi, öznenin pozisyonunu sabit kabul ediyor ve özneyi      değişmez.
  • Perspektivizm -----Göreliliğin Doğruluğu
      Ben öyle bir noktadan bakıyorumki buradan öyle doğru gözüküyor. Öznenin pozisyonu sabit değil, başka açılardan bakıyor, özne parçalanıp yeniden kurulan bir şey, üretilen bir şey yan etki değil. Durduğu nokta özneyi kuruyor.
Felsefeci eger görececi ise hakikati göreli olarak kuruyor. Kendine göre bir noktadan hakikatten bahsediyor ve demokrasi var.
Perspektivizmde felsefeci bir görüş noktasında kendini doğuruyor başka bir noktada yeniden doğuruyor.

İletişim bir bakış açısı yaratıp insanları o pencereden bakmaya zorlamalı. Bu noktada Deleuze gerçek bir iletişimci.
Deleuze’un Nietczhe den en sevdiği örnek sağlık ve hastalık üzerine verdiği örnek.


4 Felsefi yaratımda bir zorunluluk var.
Karşılaşma ve varlık seni çağırır.
Filozof felsefe yaparken kendisi olarak mı konuşuyor?
Kavramsal bir kişilik olarak mı?
Filozof felsefeyi kavramsal bir kişilik olarak yapıyor, felsefe öncesi bir zorunluluk var. Felsefe keyfi değil, bir zorunluluktan doğuyor. Sait Faik’in yazmaktan kaçsa da yazmadan duramaması gibi bir zorunluluk.
Karşılaşmaların şiddeti var.
İçkinlik düzlemi kaosu düzene sokmak, yaşnır hale sokmak.Kaostan bazı hatları yalıtmak ve dayanıklı hale getirmek. Bu felsefe öncesi bir şey.
Kaos her şeyi üretebileceğin  için hiç bir şey üretemediğin şey.
Düşünmek kaostan kendi düzlemini yaratmak. Karşılaşmalar bu düzlemi tetikleyen şiddeti oluşturuyor.
(Karşılaşmalar Deleuze’un olay tanımı)

5 Bir felsefenin kavramları bir düzleme ait olmalı ve birbirine bağlanmalı.
Düzlem dışında olmak aşkınlığa düşmek.
Aşkın dikey olan, düzlem ise yatay ilişkilier.
Bağlantıların kendisinin düzlemi işkin, açık dinamik bir dil. Bu bakış biraz yapısalcılıktan etkilendiğini de gösteriyor. Yapısını anlamaya çalışıyor.
Kimsenin düşünmek için felsefeye ihtiyacı yok. Felesefe ve diğer dallar özerk alanlar. Bu dallar arasında dikey ilişkiler yok. Yatak ilişkiler ve geçişler var. Ayrık değiller kapalı değiller ama özerkler.
Felsefe kavram yaratmak ise Sanat algılam, bilim duygulam yaratmak.
Bilim sonsuz hızın sınırlandırılmasıyla ilgili.
Bu alanların özerkliği, kendilerine sınır çizmeleri kendilerine alan açmaları aynı zamanda.

Felsefe de kaosun sonsuzluğuna tutarlılık kazandırıyor. Bazıları içerde bazılarını dışarda tutuyor.

Bilim, sanat, felsefenin ortak noktası yaratıcı düşünme eylemi.
Yaratıcılık sadece sanata ait değil, düşünme sadece felsefeye ait değil.
Içkinlik zamana ve mekana aynı anda tabi olmak mı? (ben)

Bir film eleştirisinde sanatçı böyle demek istedi gibi bir yorum saçma. Eser şifresiz çözülebilecek bir şey değil. Bir fikir esere uydurlulamaz. Arkasındaki problematik çözümlenebilir ancak.

Felsefede diğer alanlar gibi hayatın yeni bir imkanını serbest bırakıyor. Felsefe yeni düzlemler yaratıyor, bilim düzlem genişletiyor.

Öneri metin: Edimsel ve Virtüel (Cogito’nun Deleuze sayısnda var.
Ve soru: Gerçekçi ol, imkansızı iste!1 ne deme
Seni bir başka seviyorum bilesin dedi Pln
Bir başka her şey sanki evet
Bir de baktım ben hep sevdiklerimi kendim yaratmışım
aslında başkaymışlar
ben de başka oldum kim bilir?


23 Eki 2016

Ders 2 “Canavara Benzeyen Çocuklar”: Felsefenin kendi tarihiyle ilişkisi


17 Ekim 2016 Moda Sahnesi / Hakan Yücefer 


Bu metin derste tutulan ders notlarından derlemedir. Anlaşıldığı kadarı ile aktarılmıştır. 

Deleuze’ün Felsefe tarihçiliği

Deleuze için felsefesi ile felsefe tarihçiliği neredeyse ayrışmıyor.
Felsefe tarihi yazması ’acemilik dönemi’ gibi ifadelerle açıklanamaz çünkü olgunluk dönemlerinde de felsefe tarihi üzerine yazıyor. Fakat filozofları ele alırken aktarımdan çok filozofların kavramalrına yeni bir bakış getiriyor ve yeni kavramlar üretiyor.

Spinoza’dan ifade kavramını, Leibniz’den kıvrım kavramını türetiyor..
Filozofların felsefelerinin ağırlık merkezini değiştiriyor, yeniden strüktüre ediyor.
Filozofların bilinen kavramlarının beklenmedik okumalarını yapıyor.
Filozoflar çoğunlukla kendi felsefeleri ile ilgilenip felsefe tarihi ile ilgiilenmiyor.
Aristo’nun felsefe tarihi okumasında Aristo kendi felsefesini varılan son nokta olarak savunuyor, Hegel’de aynı şekilde. Heidegger kendi felsefesini yapıyor dersleri ise felsefe tarihi olarak veriyor.
Bu felsefe tarihi ele alışlarında öne çıkan çizgisel bir felsefe tarihi okuması.

Deleuze’ün felsefe tarihini ele alışı:

1-Seçiçi
Ele aldığı filozoflar genelde beklenmedik kişiler.
2-Bütünsel ele alış
Bir filozofu ele alırken bütünsel, bütün felsefesini ele alıyor.
3- Karşıtlıklara duyarlı
Ele aldığı felsefe ile didişiyor, karşıtlıklar kuruyor ve geliştiriyor
4- Kendi kavramlarını yaartıyor
Ele aldığı filozofların kavramlarına yeni kavramlar katıyor, kendi imzasını atıyor.
Deleuze’un ele aldığı felsefe tarihi çizgisel, tamamlanabilir ve ufku olan bir ele alış değil.
Felsefe tarihinin, felsefe gibi saf bir oluş alanı olduğu anlayışı var. Felsefe bir ideoloji değil, felsefeyi yüceltme yok, sosyal, ekonomik vb durumlarla ilişkili ama semptomlara indirgenmeyen bir felsede tarihi okuması var. Ele aldığı kavramlar ölü kavramlar değil.

Deleuze’un felsefe tarihi yazımı ile ilgili görüşler:

* Deleuze çıraklık evresinde felsefe tarihi ile ilgilendi sonra kendi felsefesine başladı yorumu-
Deleuze her zaman felsefe tarihi ileilgilenmiş, az ele alınan, çok ele alınmayan filozofalrı ele almış ve yeni kavramlar üretmiş. Bu çıraklık evresi diye nitelendirebileceğimiz bir evre değil, felsefesini yapma yöntemi gibi daha çok.
* Başka filozofların felsefelerini kullanıyor yorumu-
Filozofları ve kavramlarını alet çantası gibi kullanmış sözü (tartışmalı) Foucault ile bir söyleşisinde söyeldiği bir söz fakat burdaki anlamı filozofların kavramlarını hazır alıp kullandığı ve onlarla ne isterse yaptığı gibi bir anlam değil. Deleuze filozofları kafasına göre kullanmıyor, kendi kavramsal rengini bulmak için felsefe tarihi yapıyor.
……….
Heidegger’in felsefe tarihçiliğine gönderme yaparak felsefe tarihinin felsefeyi devletleştirdiğini söylüyor. Belki bu yüzden felsefe tarihi içinde olmayan insanlarala daha çok ilgileniyor. Felsefe tarihinin iktidarı ile baskısı ile nasıl başa çıktığını ‘arkadan becerdim’ diyerek ifade ediyor. Yaptığı felsefe tarihçiliğini günahsız gebelik olarak ifade ediyor. Filozofların arkasına geçtiğimi hayal ediyorum ve doğan çocuklar canavarlar olacak diyor. Felsefe tarihçiliği bu şekilde bir doğurtma yöntemi ama ortaya çıkan şeyde kim aktif kim pasif, kimin ne kadar katkısı var belli değil. Canavar çocuk ise daha çok Deleuze’a benziyor.
‘Yazarın ona söylettiğim her şeyi söylemesi zorunlu’ diyor.
Nesnellik iddiası var ama ele aldığı filozofu bir kaymaya uğratıyor.
Bir filozofun felsefesini ele alıp, kavramlarının ele aldığı problemi ortaya çıkarıp ona yeni bir ışıkla bakıyor.
Felsefe kavram üretir
Felsefe tarihi ise o kavremların hangi problemi ortaya çıkardığını, yarattığını bulur.
Bu iki net işlev Deleuze’un bakış açısında çok nettir.
Bu semptomatik, indirgemeci bir okuma değil.
Koşan bir adama bakıp, koşmasının arkasında onu biri kovalıyor gibi bir sebepi değil, açlığı görebilmek.
Heidegger’de ise ele aldığı filozofların kendi soruları ile ilgilenmiyor, filozofların problemlerini kendi probleminin semptomları olarak görüyor.

Aslında ne soruyor?
Filozof kavramlar yaratır, çözimlerii eleştiremeyiz, problemleri eleştirebiliriz.

Problemler yaratılır, çözüm icad edilir. Matematik tarihi problemler tarihi, problemi gören kişi problemi yaratan kişi. Problemin kendisi doğan canavar çocuk.
Bu Bergson’un bakış açısına yakın bir yandan:

Problem……..çözüm
Yaratıcı………..keşif

Tarihsel koşullar problemin ortamını belirliyor olabilir ama problemi biz tanımlıyoruz, yaratıyoruz.
Bu her tür tarih yazımı için geçerli olabilir.

Her kavram bir probleme dayanır, problemsiz kavramın bir anlamı yok. Problem ancak çözümler olunca görünür olur. Çözüm ve problem eş zamanlı ilerliyor önce biri sonra diğeri gibi bir sıra yok.
Felsefe tariçisi problemi gördükçe kavramları görüyor.

Örneğin Bergson’da gördüğü problemlerden biri:

Varlık----Hiçlik
Hiçlik kavramı iyi bakarsak varlıktan daha fazladır diyor Bergson.
Hiçlik de çoktur, Varlıkta varlığı kavrayabilme psikolojisi vardır.
Hiçlikten varlık çıkmaz Varlıktan ise hiçlik çıkar.

Problem yoksa, kavramlar yoksa geriye kanaatler kalır!

Felsefe tarihini çizgisel olarak ele almadıysak, parçalara mı ayırdık?, atomculuk mu yaptık?
Filozof tartışmaz, iki filozof iş birliği yapar.Yaratıcı düşüncenin tartışmasına karşı Deleuze, çözümlerin tartışmasına karşı.

Tanrı var mı yok mu? Sorunsunu (Aşkın bir soru) Tanrıya inanan mı inanmayan mı mutlu ? sorusuna çeviriyor. (içkinleştiriyor)
Kanaatlerle düşünmüyor, o nedenle fazlaca alıntı yapıyor. Kişilere başlıyor, genellemiyor. Bu nalamı ile fenemenolojinin tam tersi.
Genellemiyor, tekilliyor. Problemi ontolojik zemine çekiyor

Öneri metin: Yaratma Eylemi Nedir? (Ulıs Baker çevirisi, İki konferans kitabı içinde)

http://norgunk.com/wp-content/uploads/2003/06/Gilles_Deleuze_iki_konferans.pdf

21 Eki 2016

yeni bir merak doğdu!


Görsel: A 23-year-old Viennese woman depicted before and after contracting cholera in the first European epidemic in 1831



SICK ROSE

O Rose thou art sick.
The invisible worm,
That flies in the night
In the howling storm:

Has found out thy bed
Of crimson joy:
And his dark secret love
Does thy life destroy.

Şiir: WILLIAM BLAKE  1794



                                                                    Görsel: Hand-coloured print, issued c.1826. A copy held by the Fitzwilliam Museum, Cambridge




Bir zamanlar onlar siyah beyaz
simdi hemen biz siyah beyaz
bir de dekolte güneş gibiymiş
bir bakıp bir göz kaçırmalı dedi Brn.

18 Eki 2016

gitmeler gelmeler

Kararan bulut, belli ki gidiyorsun
dağılmış saçların
durmak vakitsiz bir şey
tabi...
gel der gibi merdiven
bir ucu sende
ama gelmeler iki uçlu
gitmeler tek başına
saçlarını sakın tarama
tabi...

                                                                                                         Nermin Er


14 Eki 2016

Nehir'in tatili


bitirmek

Bir işi bitirmeye çalışırken oluşan bitse de bir daha geri bakmasam hissi ama bu telaş yüzünden ya istediğim gibi olmazsa kaygısı ve zaten hiç bir zaman tam istediğim gibi olmayacağının yüzleşilemeyen kabulü, kendine zorla giydirilmeye çalışılan  öyle de olsa böyle de olsa ne farkeder ki aslında umursamazlığı, bittiğinde kısacık da olsa hissedilecek rahatlama ve belki gururun hayali ile klavyeye oturan kedi misali sürekli araya giren hayat telaşının başını biraz okşayıp, kahvemden biraz yudumladım. Midem yine yandı, her kahveden önce zencefil kaynattım ama yine yandı. Midem yanmalara doymadı diye düşünüp yapmalara doyamamalıyım dedim ve yeniden tekrar ve ısrarla devam ettim. O bulutlar tepedeki o caminin tepesinde kararsalar da sararsalar da  her zaman caminin kubbesinden daha güzellerdi.

10 Eki 2016

Ders 1. “Anekdot ve Aforizma”: Deleuze’ün hayatı ve eserlerine genel bakış



10 Ekim 2016 Moda Sahnesi / Hakan Yücefer 

Bu metin derste tutulan ders notlarından derlemedir. Anlaşıldığı kadarı ile aktarılmıştır. 

Deleuze her filozof gibi  kendi üzerinde deney yapan biri.
Meseleleri kişisel alandan kavramsal alana çekme becerisi var.
Bu nedenle genellemeleri tekillik haline getirebiliyor.
Durumları semptomlara indirgemiyor.
Durumlar kendi felsefesinin yan etkileri, güdülerinden ötede.
Ve filozof yersiz A-topos
Kitap önerisi: Michel Tournıer  Cuma ya da Pasifik Arafı
Filozoflar için düşünce ve yaşam bir şeyin iki yüzü gibi o nedenle filozofun biyografisi aslında sadece yaşamından  anektotlar ile felsefesinin aforizmalarının iç içeliği.


Bu bakışla Deleuze’un biyografisini ele alırsak beş Düşünce hattı/Aforizma ortaya koyabiliriz:

1-FELSEFE HAYRANLIKLA BAŞLAR!

Önce hayran olmayı bilmek gerekir, gerçek eleştiri hayran ola ola gerçekleşir.
Hayranlık kendinden daha büyük bir şeyi kabulle ve yüzleşme ile ilgilidir, kişi böylece kendi kişisel dünyası dışına çıkar.
Deleuze bu kendi felsefesini aynı zamanda yaşar. Tüm iyi kritikleri içinde hayranlık vardır.
Hayranlık özneyi parçalıyor, açıyor.

2-FELSEFE APTALLIĞA DİRENMEKTİR!

Burada aptallık elitist bir bakış içindeki aptallık değildir. Bir nevi hamlık, olmamışlık.
Felsefe olmadan once kanaatler vardır. Doxa lar, doxalar felsefe ile renklenir.
Felsefe kanaatleri problematize eder. Bazı laflar belli bağlamlarda, sorular sorulduğunda problematic haline geliyor. Kanaatlere karşı yaratıcı kavramlar oluşuyor.
Felsefenin görevi demistifikasyon yani gizemlerden arındırma.
Felsefe kendi adına düşünmeyi öğrenmek, kendi problemlerinle ilgilenmek, Deleuze da kendi felsefesinde ve hayatında böyle yapıyor.

3-YARATICILIK ‘POTANSİYEL FARKLARDAN’ VE BU FARKLARIN KARŞILAŞMASINDAN DOĞAR!

Guattari ile olan ilişkisi bu temelde okunabilir. Deleuze potansiyel farkları ile karşılaşmak istiyor.
Guattari ile karşılaşmasında kendini sahil, Guattari yi ise deniz olarak tanımlamış. Guattari’nin kavramlarına form veriyor.
Kenidis bir özne olmayı red ediyor. Kişiliği bir ürün haline gelmiş bir özne olmaktansa bir çoğulluk olarak kendini yanımlıyor. Ve karşılaşmalarda kişişliker karşılaşmıyor. Sadece bir geçişim, elektiriklenme oluyor.

4-OLUMLAMA VE HINÇ

Lanetliler kendi olumsuzlukları ile lanetlerini yaratıyor diyor. Spinoza’nın görkemi masumiyetinde, hayata güveninde. 
Aksi durumdaki lanet kendine karşı vicdan azabı başkasına karşı hınç.
Lacan ve Badiou arasındaki tartışmalarda Deleuze’ın olumluluğunu ve diğerlerinin hınçlarını görebiliriz.

5-ÖLÜM DIŞARDAN GELİR!

Hayatın anlamının ölümlülük üzerine kurulmasına karşı. Spinoza’nın sonsuzluğun bakış açısından bakışına daha yakın.
Hayatın anlamını sonu olmasında değil, anların tekilliğinde.
Ürünün kendisinin tekilliğinin önüne geçmesine karşı. Öznenin ölümünün de öznenin tekilliğiin önüne geçmesine karşı olduğu gibi.
Her an ölüyorum zaten, her an değerli. Esas olan yaşam, ölüm ikincil bir durum.
Ölüm yaşama deneyiminin kurucu unsuru değil.
Ölüm zorunlu ve anlamsız.
Kendi intiharı özne olarak verdiği bir karardan çok yine bir zorunluluk, fiziksel oalrak insna olmaktan uzaklaşması.

Metin öneri: Müzakereler kitabı ilk metin/ Sert bir Eleştirmene Mektup.
http://www.kavramveduyum.com/2013/04/sert-bir-elestirmene-mektup-gilles.html