Sözünü ettiğimiz bu akıl-beden ikileminin uzun bir geçmişi vardır: Plato’nun zeka ile bedeni ayırması ile başlar; Aristoteles’in, aynı şekilde Descartes’ın, kuramı pratikten ayırması, ile Batı düşüncesinde devam eder. Buna rağmen kimi Doğu düşünürlerinin farklı bir akıl/zeka düşüncesi vardır, örneğin Zen’in. Burada akıl ortadan kalkar, en azından bizim anladığımız biçimiyle. Shen-hsiu’nun Zen öğretisi şunları söyler:
1) Aydınlanma aklın uyanışı değildir; bu, entelektüel bir durum değildir.
2) Akıl sakin durduğunda, duygular da sakinleşir, yatışır; işte bu tüm bilginin en yüce olanına kapıların açıldığı andır.
3) Kapılar nihai bilgiye açılınca zeka da beden de özgür olur.
4) Akıl ile beden arasındaki ikilem yok olur ve bütünü en doğal ve en gerçek biçimiyle kavramak mümkün hale gelir.
5) İşte bu, her şeyin armonik bir bütün olduğunu, her şeyin aynı biçimde olduğunu, her şeyin aynı özden olduğunu kavradığımız andır. Ve bu aydınlanmadır.
Evrensel bir zeka olduğuna ve bunun bireylerin aklında aranması gerektiğine inanır.
(aklın mimarisi,Belkıs uluoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder