Visions of Rationality: Fom Demons to Bounded Rationality
Humans and animals make inferences(netice, mana cıkarma, sonuc cıkarma) about their world with limited time, knowledge, and computational( sayısal hesaba dayalı) power. In contrast, many models of rational inference view the mind as if it were a supernatural being possesing(hukmetmek, malikolmak) demonic(cinli, seytanlı) powers of reason, boundless knowledge, and all of eternity with which to make decisions. Such visions of rationality often conflict with reality. But we can use them as points of comparison to help clarify our own vision of ecological rationality- rationality that is defined by its fit with reality. We start by considering two conceptual revolutions.
The first is the demise(terk) of the dream of certainity and the rise of a calculus(degiskenler hesabı) of uncertainty: that is, probabilty theory. This revolution is unknown as the probabilistic revolution in science and everyday life ( Gigerenzer et al.,1989; Krüger et al., 1987).
The second revolution, which this book is meant to advance, concerns the way minds deal with an uncertain world. We propose replacing the image of an omniscient(alim) mind computing intricate( girift) probabilities and utilities(yarar menfaat) with that of a bounded mind reaching into and adaptive toolbox filled with fast and frugal heuristics.
insanlar ve hayvanlar sahip oldukları kısıtlı tanımlı zaman, bilgi ve hesaplı gücle bulundukları dünyadan bir sonuç çıkarmaya çalışırlar. Buna contrast bir biçimde ise birçok rasyonel sonuç elde etme modellerinde ise zihin sihirli bir biçimde sonsuz bir bilgi kaynağı olarak sonucun esas sebebi olarak modelleniyor. karar mekanizmasının esas kanağı. bu anlamda rasyonelliğin görüntüsü, modellenmiş hali gerçek ile ters düşüyor. bu karşılaştırmeyı ecolojik rasyonelliği açıklamak için altlık olarak kullanmaktalar. bu kavramla rasyonelliği gerçekle bütünleştirmeye çalışıyolar.
consepte iki tür revolution ile baslıyorlar.
1.si kesinlik hayalini terk etmemiz gerekiyor. kesin olmayan durumların değişkenlerinin hesabına dönmemiz gerekiyor. olasılık teorisi. bu devrim bilmdeki ve günlük hayattaki olasılık kavramının bilnmemsi gibi henüz. (gigerenzer 1987)
2. devrim bu kitaptaki zihnin kesin olmayan durumları nasıl ele aldığının tanımı.
alim bilgin herseyi magic bir sekilde hesaplayan bir zihin tanımı yerine grift, olasılıklar ve sonuclarından olusan bir toolbox imajı öneriyorlar. bu toolbox adapte olabilen bir sistem. bu toolbox( alet çaantası) basit ve hızlı heuristiclerden(buluşsal, sezgisel) oluşuyor.( syf 5)
By the mid-seventeenth century, a new pragmatic rationality emerged that abondoned traditional ideals of certainity. İt was a modest view, expressed by the calculus of probability invented during the same period. The modesty(ılımlı) of this vision stemmed from an acceptance that humble humans can attain only uncertain knowledge about themselves and their world. To be rational, then, required taming(evcil,uslu) life's uncertainty. Blaise Pascal's famous wager( 1669/1962) illustrates some moral consequences of this new rationality. ..........The new rationality expressed by the calculus of probability was not just an intellectual revolution of thought, but also one in moral and religious s.
(Blaise Pascal, (d. 19 Haziran 1623 – ö. 19 Ağustos 1662). Fransız matematikçi, fizikçi ve düşünür. En bilinen temel eseri Düşünceler'dir. Daha 16 yaşındayken konikler üzerine bir inceleme yazdı. 1642'de bir hesap makinası icat etti. Matematikle uğraşan babasıyla birlikte Paris Mersenne Akademisi'ne kabul edildi. Pascala göre rastlantı geometriye dökülebilir. O'nun olasılıklar hesabına yaklaşımı, Pascal üçgeni denen aritmetik üçgene dayanır. Pascal daha sonra sikloit üzerine incelemelere baş-ladı ve "Traité des sinus du quart du cercle" ( Çeyrek çemberin sinüleri üzerine inceleme) adlı yapıtında Leibniz 'in de yararlanacağı karakteristik üçgeni buldu... 1653'ten itibaren matematik ve fizik üzerine çalışarak sıvıların kararsızlığı üzerine bir kitapçık yazar. Bu kitapçıkta Pascal'ın basınç kanunu açıklanır. Kendisi binom üçgeni üzerinde çalışan ilk matematikçi olmasa da bu konuda çalışması değişik gelişmelere ışık tutmuştur...)
THE probalistic revolution has shaped our picture of the mind in fields ranging(gezinmek dolasmak) from cognitive science to economics to animal behavior. Mental functions are assumed to be computations performed on probabilities and utilities ( Gigerenzer& Murray, 1987).
In this view, the laws of probalitity describe or prescribe sound reasoning, judgment, and decision making. Probabilistic conceptions of the mind have led to many elegant theories, but also to thorny problems. The moment one moves beyond simple constrained settings such as ones that psychologists ans computer scientists study to real-world situations that people actually live through, the time, knowledge, and computation that probalistic models demand grow unfeasibly large. As a consequence, when these models meet the rigors of reality, they turn into a psychology more applicable to supernatural(doğaüstü) being than to mere humans.
ın this book, we push for a second revolution, which provides a bold vision of rationality. Our premise is that much of human reasoning and decision making can be modeled by fast and frugal heuristics that make inferences with limited time and knowledge. These heuristics do not involve much computation, and do not compute probabilities and utilities. They are models of bounded rationality. THis second theoretical upheaval embraces the earlier probalistics revolution's emphasis on uncertainty without sharing its focus on probability theory, either as a description or as an attainable norm of human behavior. The four major visions of rationality that continue to struggle with each other in this second upheaval are shown in figure1-2
17 . yüzyıl ortalarında, geleneksel merkeziyetçi düşüncenin terkedilişinden yeni bir rasyonellik düşüncesi doğuyor. Bu yeni rasyonalite düşüncesi ilk başlarda aynı dönemde ortaya çıkan hesaplanan olasılık düşüncesinin ılımlı bir uzantısıydı. bu ılımlılık insanın kendisi ve dünya hakkında sınırlı (uncertain)bilgiye sahip olduğu düşüncesinin kabulünden geliyordu. rasyonel olma hakim olamadığımız bir dünyanın bizim tarafımızdan evcilleştirilmiş terbiye edilmiş halinin kesinliksizliği oldu.
o dönem içim Blaise Pascalın bir çok çalışması dönemin düşünce yapısını resmetmekte, örneklemekte. pascalın olasılıklar hesabına yaklaşımı pascal üçgenine dayanır. olasılıklar hesabı düşüncesi sadce entellektüel alanda var olan bir düşünce değil ahlak ve din alanında da kendini göstermekteydi.
olasılık teorisi düşüncesi hayvan davranışları biliminden, ekonomiden, biliş bilimine kadarbir çok alanın önünü açtı. insanın mental fonksiyonları performans olarak olasılıklar ve çıkarımları üzerinden hesaplanabilir düşüncesi doğdu.( Gigerenzer, G., & Murray, D. J. 1987, Cognition as intuitive statistics. Hillsdale, NJ: Erlbaum.)
bu açıdan olasılıkkuralları, yargı, karar verme ve sound reosining i tarifledi, şartlarını belirledi. olasılık teorisi zihin çalışmalarında birçok teorinin önünü açtı ve beraberinde birçokta sorun ortaya çıkardı....bilgisayar , psikoloji....sonuc olarak tüm bu olasılıkların sonucu belirli bir zaman ve bilgi ile karşılaşınca gerçek dünyanın katılığı ile karşılaştı. ve sadece psikoloji alanında kendine yer bulabildi, daha esnek olduğu için belki? daha doğaüstü tanımlamalarda yer aldı, basit insnaın hayatında değil.
bu kitap daha cesur bir rasyonellik tanımıyla ikinci bir devrim yapmak istiyor. bu çalışmanın tanımı daha insanın sonuç odaklı, tanımlı bir zaman ve bilgi ile basit sezgisel karar verme mekanizmasını açıklamaya yönelik. bahsedilen sezgisellik olasılıklar ve sonuçlarının hesabı odaklı değil,daha çok olasılık teorilerinin ilk çıkış noktasına daha yakın, kesinliksizliğe bağlı fakat sınırlandırılmış bir rasyonellik tanımı. olasılık teorisinin son haline odaklanmadan daha cok insan davranışı odaklı.( deneyim)?önerdikleri rasyonellik tablosu..
Visions of Rationality
Demons Bounded Rationality
Unbounded rationality Optimization under constraints satisficing fast andfrugal
heuristics tablo yap
Rationality comes in many forms. The first split in figure 1-2 separates models that assume the human mind has essentially unlimited demonic or supernatural reasoning power from those that assume we operate with only bounded rationality. There are two species of demons: those that exhibit unbounded rationality, and those that optimize tinder constraints.
Unbounded rationality encompasses(içine almak kusatmak) decision-making strategies that have little or no regard for the constraints(kısıtlı) of time. knowledge, and computational capacities that real humans face. Unbounded rationality is traditionally modeled by probability theory. Its best-known realizations are the maximization of expected utility and Bayesian models. There are also two main forms of bounded rationality: satisficing heuristics for searching through a sequence of available alternatives. and fast and frugal heuristics that use little information and computation to make a variety of kinds of decisions. We will illustrate these four conceptions of rationality by considering a commonly faced decision problem, showing where the demons may lurk.
A couple of years after completing his historic scientific voyage on the Beagle. the 29-year-old Charles Darwin turned his mind to more domestic issues. He scrawled the following notes in pencil on a scrap of paper, divided into two columns like a balance sheet and headed "This is the Question,,: (darwinin evleneyim mi evlenmeyeyim mi tablosu.kullanılabilir.)
rasyonalite ii kısma ayrılıyo önce. ilk baslık zihni sınırsız şeytani, doğaüstü birşey olarak tanımlayan, ssınırsız bir rasyonellik. buda kendi içinde iki kola ayrılmakta. sınırsız rasyonellik ve baskı ile optimize edilmiş rasyonellik olarak.
sınırsız rasyonellik herhangi bir zaman ve bilgi yada hesaplanabilir kapasiteler içermez. insanın normalde yüzleşmek zorunda olduğu..
sınırsız rasyonellik geleneksel olarak olasılık teorisi ile oluşmuştur. modelinin temelini olasılık teorisi oluşturur. en çok bilinen gerçekleşmiş modeli Bayesian modelidir. sınırlı rasyonellikte iki kısma ayrılır az girdi ile birçok olasılıgı hesaplama.
(Bayes teoremi olasılık kuramı içinde incelenen önemli bir konudur. Bu teorem bir rassal değişken için olasılık dağılımı içinde koşullu olasılık]lar ile marjinal olasılıklar arasındaki ilişkiyi gösterir. Bu şekli ile Bayes teoremi bütün istatistikçiler için kabul edilir bir ilişkiyi açıklar. Bu kavram için Bayes kuralı veya Bayes kanunu adları da kullanılır. Ancak bazı istatistikçiler için Bayes teoremi özel olarak değişik bir önem de taşır. Felsefi temelde olasılık değerlerinin nesnesel bir özellik değil, gözlemcinin meydana çıkardığı subjektif bir değer olarak kabul eden subjektivist olasılık düşünürlerine göre Bayes teoremi, yeni kanıtlar ışığında olasılık değeri hakkındaki subjektif inanışların güncelleştirilip değiştirilmesini sağlayan temel bir gereçtir; yani sonsal bir yaklaşımın temelidir.
Olasılık teorisi içinde incelenen bir 'olay olarak B olayına koşullu bir A olayı (yani B olayının bilindiği halde A olayı) için olasılık değeri, A olayına koşullu olarak B olayı (yani A olayı bilindiği haldeki B olayı) için olasılık değerinden farklıdır. Ancak bu iki birbirine ters koşulluluk arasında çok belirli bir ilişki vardır ve bu ilişkiye (ilk açıklayan istatistikçi İngiliz Thomas Bayes (1702–1761) adına atfen) Bayes Teoremi denilmektedir.
Formel bir teorem olarak Bayes teoremi, olasılık kavramını inceleyen her türlü değişik felsefi temel fikre bağlı olan her türlü istatisikçi tarafından kabul edilir. Ancak olasılığı objektif bir değer olarak gören ve relatif çokluluk olarak tayin eden çoklulukçu (en:frequentist) ekolüne bağlı olan istatistikçiler ile sübjektivist (veya Bayes tipi) ekoline bağlı olan istatistikçiler arasında bu teoremin pratikte nasıl kullanılabileceği hakkında büyük bir fikir ayrılığı bulunmaktadır. Çoklulukcu ekolüne dahil olanlar olasılık değerlerini rastgele olaylarda meydana çıkma çokluluğuna göre veya anakütlenin altsetlerinin tam anakütleye orantısı olarak saptanması gerekeğini kabul etmektedirler. Bunlara göre yeni kanıtlar karşısında olasılık değerinin değişme imkanı yoktur. Bu nedenle çoklulukcu ekolü için Bayes teoremi sadece koşulluluklar arasında ilişkiyi gösterir ve bunun pratikte kullanılma gücü küçüktür. Halbuki sübjektivist ekolüne göre olasılık gözlemcinin sübjektif belirsizlik ifadesidir. Bu nedenle olasılık değeri sübjektif olup yeni kanıtlar geldikçe değiştirilebileceğine inanmakta ve böylece Bayes teoremini istatistik bir incelemenin temel taşı saymaktadırlar.)
Unbounded rationality
astronomer-philosopher Pierre Simon de Laplace (1814/1951) was contemplating the ultimate genius, an omniscient superintelligence he characterized as follows:
Given ... an intelligence which could comprehend(kavramak) all the forces by which nature is animated and the respective(şahsi kişisel) situation of the beings who compose it—an intelligence sufficiently(yetrli) vast(engin) to submit(sunmak) these data to analysis ... nothing would be uncertain and the future as the past, would be present to its eyes. (Laplace. 1814/1951, p. 4)
" Verilmiş olan...doğanın hayat verdiği ve varlığın kişisel konumu,durumunun oluşturduğu, bestelediği enerjiyi,hükmü zeka kavrar. Zeka tüm verilmiş olan bu verileri analiz edebilecek yeterlilikte engindir. Hiçbir şey muğlak değildir ve gelecek de geçmiş gibi, onun gözlerinde belirecektir." (Laplace, P. S., 1951, A Philosophical essay on probabilities ( F.W. Truscott and F.L. Emory, trans from French, Yuvacan Atmaca trans. in Turkish)
Laplace was areligious, and the superintelligence he imagined wits a secularized version of God. John Locke (169011959) had contrasted the omniscient God with us humble humans living in the "twilight(alacakaranlık of probability": Laplace secularized this opposition with his fictitious superintelligence. From the perspective of God and Laplace's superintelligence alike. Nature is deterministic and certain: but for humans, Nature is fickle and uncertain. Mortals cannot know the world, but must rely on uncertain inferences, on bets rather than on demonstrative proof. Although omniscience and certainly are not attainable for any real system. the spirit of Laplace's superintelligence has survived
Laplace tanrının kesin merkeziyetçi varlığına ek süper bir zea yaratmış. Alim bir zekanın var olduğu düşüncesi. Sonsuz olasılıklar var ama biz sınırlı ve eksiğiz. Bu üstün zeka, üst zeka tanrıya alternatif bir düşünce. Doğa kararlı ve kesin fakat insan muğlak ve hileli. Dünyevi olan fani olan gerçek dünyayı asla bilemez, kavrayamaz.
Unbounded rationality is a strange and demanding beast. On one hand, researchers who envision rationality in this way accept the difference between God. or Laplace's superintelligence, and mere mortals. Humans must make inferences from behind a veil of uncertainty, but God sees clearly: the currency of human thought is probabilities, whereas God deals in certitude. On the other hand, when it comes to how they think these uncertain inferences are executed, those who believe in unbounded rationality paint humans in God's image. God and Laplace's superintelligence do not worry about limited time. knowledge, or computational capacities. The fictional, unboundedly rational human mind does not either—its only challenge is the lack of heavenly certainty. In figure 1-2, unbounded rationality appears in a class of models of reasonableness labeled "demons." We use the
Tanrı da Laplace ın superintelegence da sınırlı bir zaman, bilgi, kaygısı taşımaz.
term in its original Greek sense of a divine(ilahi) (rather than evil) supernatural being, as embodied in Laplace's superintelligence,
Proponents of unbounded rationality generally acknowledge that their models assume unrealistic mental abilities, but nevertheless defend them by arguing that humans act as if they were unboundedly rational. On this interpretation, the laws of probability do not describe the process but merely the outcome of reasoning. Another common defense is that this theory exhibits mathematical beauty and convenience. Finally, some proponents simply say, "don't quarrel(boğuşma)with success" (see Conlisk, 1996; Solten, 1991)
The greatest weakness of unbounded rationality is that it does not describe the way real people think. Not even philosophers, as the following story illustrates. One philosopher was struggling to decide whether to stay at Columbia University or to accept a job offer from a rival university. The other advised him: "just maximize your expected utility
Optimization under Constraints
Bounded Rationality: Satisficing
The "father" of bounded rationality, Herbert Simon, has vehemently(siddetle) rejected its reduction to optimization under: "bounded rationality is not the study of optimization in relation to task environments" (Simon, 1991, p. 35). In personal conversation, he once remarked with a mixture of humor and anger that he had considered suing authors who misuse his concept of bounded rationality to construct ever more complicated and unrealistic models of human decision making.
" sınırlı rasyonellik yüklü görevli çevre ile olan ilişkinin optimizasyonu değildir."(Simon, H., 1991, p.35, Cognitive architectures and rational analysis: Comment. In K. VanLehn (Ed.), Architectures for intellgence, p.35
Hillsdale, NJ: Erlbaum.
Simon's vision of bounded rationality has
1- the limitations of the human mind, and the structure of the environments in which the mind operates. The first component of his vision means that models of human judgment and decision making should be built on what we actually know about the mind's capacities rather than on fictitious(imgesel hayali) competencies(yeterlik,güç). In many real-world situations, optimal strategies are unknown or unknowable (Simon, 1987).
Even in a game such as chess. where an optimal (best) move does in fact exist at every point, no strategy can calculate that move in a reasonable amount of time (either by human minds or computers), despite the well-defined nature of the possibilities to be searched. In less well-defined natural situations, our hope of identifying a usable optimal strategy is even further diminished. Because of the mind's limitations, humans "must use approximate methods to handle most tasks" (Simon, 1990, p. 6). These methods include recognition processes that largely obviate(gidermek,önlemek) the need for further information search, heuristics that guide search and determine when it should end, and simple decision rules that make use of the information found. we explore these classes of methods at length in this book.
The second component of Simon's view of bounded rationality, environmental structure, is of crucial importance because it can explain when and why simple heuristics perform well: if the structure of the heuristic is adapted to that of the environment. Simon's (1956a) classic example concerns foraging organisms that have a single need, food. One organism lives in an environment in which little heaps of food are randomly distributed-, it can gel away with a simple heuristic, that is, run around randomly until a heap of food is found. For this, the organism needs some capacity for vision and movement, but it does not need a capacity for learning. A second organism lives in an environment where food is not distributed randomly but comes in hidden patches whose locations can be inferred from cues. This organism can use more sophisticated strategies, such as learning the association between cues and food, and a memory for storing this information. The general point is that to understand which heuristic an organism employs, and when and why the heuristic works well, one needs to look at the structure of the information in the environment. Simon (1956a) was not the only one to make this important point; it was made both before his work (e.g.. Brunswik. 1943) and at various times since (e.g..
Simon un sınırlı rasyonellik tanımının iki onemli bileşeni var.
1- insan zihninin sınırlılığı ve zihnin gerçekleştiği iş gördüğü çevrenin yapısı. insanın yargı ve karar verme mekanizmasının insan zihninin gerçek kapasitelerine dayandırılması, imgesel bir zihin gücü yerine.
"birçok gerçek dünya durumlarında optimal stratejileriin bilinemez olduğunu söyler.(Simon, 1987) satranç oyununda olduğu gibi. ...hiçbir strateji bu hareketi hesaplayamaz sonuç verecek miktarda bir zamanda.insan zihni yada bilgisayar. (TANIMLI ZAMAN ONEMLİ)
İinsan zihni birçok durumda yaklaşık yöntemler kullanır birçok işi halledebilmek için"(Simon, 1990, p.6) Bu metod
We use the term "ecological rationality" to bring envirotunental strut: lure back into bounded rationality. A heuristic is ecologically rational to the degree that it is adapted to the structure of an environment (see below). Thus. simple heuristics and environmental structure can both work hand in hand to provide a realistic alternative to the Ideal of optimization, whether unbounded or constrained.
One form of bounded rationality is Simon's concept of satisficing---a word that originated in
1990).
Satisficing is evident in the behavior of firefighter commanders who make life-and-death decisions under extreme time pressure: Rather than surveying all of the alternative courses of action to combat the flames in,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder